Artık İstanbul’da bir ilişkiyi korumak ve sürdürebilmek çok zor hale geldi. İnsanlar gece dışarı çıkarken ar damarlarını, ahlak loblarını evde mi bırakıyor?
Cadde’deki Hayalet olmanın hakkını vermek üzere, gerçek bir hayalet edasıyla oradan oraya süzülüyorum, gözlemliyorum, gördüklerime inanamıyorum...
Ağzım sonsuz kere o kadar beş karış açık kalıyor ki artık boşuna kapatma gereği de duymuyorum, bıraktım beş karış açık geziyorum!
Yahu insanlar gece dışarı çıkarken ar damarlarını, ahlak loblarını evde mi bırakıyor? Kim kiminle, kimin eli kimin cebinde katiyen belli değil!
En son yan locadan adamın biri erkek arkadaşımın yanına geldi ve aynen şöyle dedi:
“Arkadaşım seni beğendi de tanışmak ister misin?”
Bakın yemin ederim yazarken sinirden elim titriyor! El eleyiz ha yanlış anlamayın! Bu nasıl bir utanmazlık, dejenere olmanın ötesinde nasıl bir ahlaksızlıktır? Bir kadın hiç mi utanmaz hemcinsine gözünün içine baka baka bu ayıbı yapmaya? Gerçi tabii bu tiplerin sıfatı belli (kadınların da, adamların da!) ama nasıl bir mantar gibi çoğalmaksa bu, artık İstanbul’da bir ilişkiyi korumak ve sürdürebilmek çok zor hale geldi.
Bir başka gece, (teftişteyim yine yanlış anlamayın, her şey sizin için!) magazin eklerinde yer almasının tek sebebi “Onun sevgilisini elinden aldı, bunun sevgilisiyle yakalandı” tarzı haberler olan, ne iş yaptığı belirsiz bir ‘ünlümsü’...
Bizim gruptan tanıdıkları olduğu için yanımıza gelmiş. (Bir de böyle hiç merhabanız olmayıp masanıza çökenler var ya beni benden alıyor!)
Herkesle muhabbet ediyor, sıra erkek arkadaşıma geliyor! O karşısındaki hiç alakası olmayan adamın gözlerinin en derinine nasıl bir bakmaktır, neler anlatmaktır o gözlerle!
Düşündüm bi an acaba kadınların çoğu böyleydi de gizliyorlar mıydı bugüne kadar diye!.. Yok, yok bu çok başka bir yetenek, başka bir arsızlık... Normal insan utanır, yanında sevgilisi olan biriyle konuşacaksa haline, tavrına, ağzından çıkacak kelimelere dikkat eder.
Hele o kıyafetler, Allah muhafaza diyorum! Herkes birer ‘porno yıldızı’... O yüzlerce kişinin ortasında yapılan danslar, ‘striptiz kulübüne’ mi geldik arkadaşım?
Daha neler neler... Anlatmakla bitmez, sayfalar yetmez...
Sonra da ne oluyor, gece çıkan kadınlara ‘rahat kadın, hafif kadın’ gözüyle bakılıyor. Kurunun yanında yaş da yanıyor diyeceğim ama benim gördüğüm ‘yaş olan’ pek kalmamış ne vahim ki...
İstanbul gecelerinde son durum budur arkadaşlar, ha merak edenlere belirtmek isterim, her iki olayda da duruma el koydum tabii, ‘sana bir hayalet tokadı çarparım duvarda izin çıkar’ mesajını o kalın kafalarına ilettim! Asalet ve kibarlık artık fayda getirmiyor zira...
Haftanın ‘çekilmez’i!
Yanında bir kadın olan erkeklerin ‘kimse fark etmiyor, karşısındaki kadın ise uyuyor’ sanarak gözlerini devire devire etraftaki her genç ve güzel kadına şehvetle bakmaları... Bazı kadınların ise, yanında sevgilisi hatta karısı olan erkeklere bırakın bakmayı resmen asılmaları... Bunları yapanlar yaşını başını almış ama ‘gözü hala çöplükte’ olanlar ise daha da iğrenç oluyor. Bu saçmalık Avrupa ülkelerinde hiç yok, Batılılaşalım derken o hızla geçtik mi yoksa (!) onları?
Mahcup Sultan!
Türkan Şoray, Atilla Dorsay’ın kendisi için yazdığı ‘Gözlerinde Gemiler Yüzüyor’ isimli şiiri okurken utandığını, yanaklarının kızardığını söyleyince... Kırk yıllık Sultan’lıktan sonra bu naif cümleleri duyunca... Aklıma son yıllarda şöhret olan veya olduğunu sanan isimler geldi.
Hiç utanmayan... Aldırdığı bebekleri, yattığı kelekleri ballandıra ballandıra anlatarak reklam yapmaya çalışanlar, bile bile frikik verenler, ünlülerle ilişkisi varmış gibi detaylı senaryolar üretenler, numaradan magazincilere yakalananlar, numaradan evlenip boşananlar, yalan polemiklerle ‘danışıklı dövüş’ kavgalar yaşayanlar ve daha neler neler... Sultan’ın da ilişkileri, ailesi, çocuğu, rakipleri oldu ama hiç bunlara tenezzül ettiğini gördünüz mü?
Utanabilmek, yanakların kızarabilmesi güzel şey azizim, onun için de herkes sultan olamıyor işte!