Yazıp yazıp siliyorum yazdıklarımı... Düşündüklerimi ifade etmede hiç zorluk yaşamayan ben, konu Zülfü Livaneli olduğu zaman kullandığım hiçbir kelimeyi, ağzımdan çıkan hiçbir cümleyi yeterli bulmuyorum. Onun gibi büyük bir wefsaneyi, dev bir sanatçıyı, olağanüstü bir yazarı, zihinlerimize her daim ışık tutan çok kıymetli bir düşünürü hangi kelimeler anlatabilir ki?
Önceki akşam ‘Fransa’nın en üst düzey nişanı’ olan ‘Legion d’honneur’; muhteşem kariyeri, Fransa ve kültürüyle olan dostluğu, barış, özgürlükler ve insan hakları adına verdiği mücadeleler için Livaneli’ye takdim edildi. Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Laurent Bili konuşmasına başlarken ona döndü ve “Gelenek olduğu üzere kısaca özgeçmişinizi anlatmaya çalışacağım. Çalışacağım diyorum zira bu kadar zengin bir hayatı birkaç kelimeye sığdırmak ne mümkün” dedi.
Aynen öyle işte... Ne mümkün Livaneli’yi anlatmak?
Büyükelçi Laurent Bili’den Livaneli’yi dinlerken gözlerim doldu, duygu yoğunluğundan ürperdim, hani utanmasam hıçkırıklarla ağlamaya başlayabilirdim!
Bu arada Büyükelçi konuşmasını baştan sona Türkçe olarak yaptı, Fransızların genelde kendi dillerinden başka dil konuşmayı sevmediklerini biliyorsunuzdur. Ben sekiz sene okuduğum Fransız lisesinde buna yakından şahit oldum, o nedenle Bili’nin bu anlamlı gecede Türkçe konuşması herkesin çok hoşuna gitti, Türkçe espriler bile yaptı.
İKİ ‘KEMAL’İN ARDINDAN
Daha sonra mikrofona geçen Livaneli; “Yaşar Kemal bu nişanı aldığı zaman oradaydım, çok mutlu olmuştum ama bir gün bu ödülü benim de alacağımı beklemezdim. Çünkü almak için bir şey yapamıyorsun, onlar seni değerlendiriyorlar” diyerek mutluluğunu dile getirdi. Büyük usta Yaşar Kemal de bu çok özel günde Livaneli’yi yalnız bırakmadı.
Livaneli; Napolyon döneminde verilmeye başlanan madalyanın 1914’te bir Türk subaya verildiğini, o subayın Mustafa Kemal olduğunu, iki çok değerli ‘Kemal’den sonra kendisine layık görülmesinin büyük bir onur olduğunu söyleyince Fransız Konsolosluğu’nun bahçesi alkışlarla inledi.
Bir Livaneli sevdalısı olarak bu önemli törene şahit olmak, benim için tarifsiz bir mutluluktu. Her zaman dediğim gibi: “Sonsuza dek Livaneli”...
KANSERDE EN ERKEN TEŞHİS
Sağlıktan öte bir şey yok bu hayatta. Her sabah yataktan sağlıklı kalkmanın ne kadar büyük bir şans olduğu çoğu zaman aklımıza gelmiyor, oysa ki her saniye şükretmek lazım. Ve tabii ki tüm gerekli kontrolleri de belirli aralıklarla yaptırmak, geçiştirmemek çok önemli. Size söylüyorum ama ‘klostrofobide bir dünya markası’ olduğum için yıllar yılıdır MR’a katiyen giremem. Defalarca denemişliğim ve daha tarama başlamadan fenalaşıp çıkmışlığım vardır.
İşte bu yüzden Nişantaşı’ndaki CenterMed tam anlamıyla imdadıma yetişti. Kanser tarama üniteleri hem alıştığımız makineler gibi kapalı ve iç daraltıcı değil, hem de normal MR’larda görünmeyecek kadar küçük boyutlardaki hastalık belirtilerini bile ortaya çıkarıyor. Üstelik kısa süreli işlem sırasında radyasyon da almıyorsunuz. Sadece kanser değil, birçok hastalığın teşhisini yapan CenterMed’i özellikle benim gibi klostrofobiklere tavsiye ederim. Ben gerçekten çok memnun kaldım. Hepinize sağlıklı günler dostlar!