Kelimelerin anlamını yitirdiği, içimizdeki isyan ve derin üzüntüyü tarif edecek hiçbir cümlenin olmadığı karanlık bir kabusun içindeyiz milletçe...
Nasıl uyanırız, ne zaman uyanırız bilen yok...
Suruç’ta çok sayıda gencimizi yitirdiğimiz iğrenç terör saldırısının dehşetini yaşarken, hemen üstüne Adıyaman’da terörist saldırısıyla başlayan çatışmada yine gencecik bir askerimiz şehit oldu. Allah’ın rahmeti hayatını kaybedenlerimizin, laneti masum canlara kasteden pisliklerin üzerine olsun.
Artık neye üzüleceğimizi şaşırmış halde, sonsuz bir mutsuzluğun ve belirsizliğin ortasındayız. Elimiz kolumuz da bağlı üstelik, bir sonraki vahşi saldırının ne zaman, nerede geleceğinden bi haber, kelle koltukta nefes alıp gidiyoruz işte...
“İnsan öldü insan!”
İnsani duygularını yitirmemiş olan herkesi üzüntüye boğan bir başka nokta da; ölenlerin arkasından hâlâ ayırımcılık yapanlara şahit olmak... Teröristler zaten insan değil ama bu bakış açısı bizim aramızda da insanlıktan hızla uzaklaşanların varlığını gösteriyor maalesef.
Suruç saldırısından sonra Instagram hesabımda paylaştığım fotoğrafın altına densizin biri yorum yapmış:
“Ölenler komünistti, ne üzülüyorsunuz” diyor! Çıldırmamak imkansız!
İdo Tatlıses aynı noktaya takılmış: “İnsan öldü diyorum, ne işleri vardı orada diyorlar; insan öldü diyorum, ama kürttü diyorlar. Ulan insan öldü insan!” diye haklı olarak isyan ediyor. İnsanlığın gördüğü zararı biraz olsun telafi etme amacıyla, iyilik peşinde yola çıkan genç kardeşlerimizden olmuşuz, en birlik olunması gereken anda, hâlâ sınıflandırma yapan kötü ruhlulara tahammül edilmiyor.
Şanlıurfa’da can pazarı yaşanırken kimileri de günlük sosyal medya paylaşımlarına devam ettiler, keyifli hayatlarını paylaşmaktan geri durmadılar, sizde de insanlık yok, söyleyeyim. Duyarsızlığın, utanmazlığın bile bir sınırı olur, acınacak haldesiniz!
“Ümidini yitirmiş olanın başka kaybedecek şeyi yoktur” (Bolse) sözünü okudum bir kitapta; ‘ümit’ sözü şu anda bize çok uzak görünse de, onu yitirmemek için çabalamaktan başka çare yok...