Geçen cumartesi İstanbul Kanyon Alışveriş Merkezi’nde tam anlamıyla mahşeri bir kalabalık vardı. Binlerce kişi, Yılmaz Özdil’in başlattığı kampanya ile tutuklu subaylara yazılan mektuplardan derlenen ‘Er Mektubu Görülmüştür’ kitabının imza günü için toplanmış, sabah saatlerinden itibaren buz gibi havaya ve yağmura rağmen uzun kuyruklar oluşturmuştu.
Yılmaz Özdil, Uğur Dündar, Soner Yalçın, Ruhat Mengi, Müjdat Gezen, Tarık Akan, Rutkay Aziz, Nedim Şener, Nasuh Mahruki, Ümit Zileli, Yazgülü Aldoğan, Levent Kırca, Atilla Sertel, Prof.Dr.Aysel Çelikel bütün bir gün boyunca bir saniye durup nefes almadan binlerce kitap imzaladı.
İmza gününün bir gün öncesinde tahliye olan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un organizasyona katılması günün en muhteşem sürprizi oldu. Saatlerce bekledikten sonra Başbuğ Paşa’ya ulaşan insanların gözyaşları içinde ona gösterdikleri büyük sevgiyi kelimelere sığdırmak imkansız, görmeliydiniz... O da yorgunluğuna rağmen binlerce kişiyle tüm içtenliğiyle tek tek ilgilendi.
Soner Yalçın‘ın söylediği gibi “Tarihi bir gün yaşandı”, halk Başbuğ Paşa başta olmak üzere inandığı, güvendiği, sevdiği isimlerle kucaklaştı. Bütün gün oradaydım, yaşanan sevgi seli
karşısında defalarca gözlerimden yaş geldi.
‘Er Mektubu Görülmüştür’ kitabının ve bu çok anlamlı imza gününün mimarı, hayran olduğum efsane gazeteci Yılmaz Özdil’i o gün bir kez daha çok sevdim.
BERKİN DE GİTTİ...
Dün sabah Gezi Parkı eylemleri sırasında gaz fişeğiyle başından vurulan ve aylardır yaşam savaşı veren, hayatının en başındaki gencecik
Berkin Elvan’ın öldüğü haberiyle
açtım gözlerimi... Kelimeler boğazımda düğümleniyor, söylenecek
hiçbir şeyin anlamı yok.
Onun hastanede yaşama tutunmak için ‘diren’diği aylar boyunca bu olayın suçluları ellerini kollarını sallayarak gezdi, Berkin ‘yaşaması gereken uzun yıllara ve koca bir hayata veda etti’ ölümüne sebep olanlar
hâlâ dolaşıyor! Bu durumu hiçbir
vicdanlı insanın sindirmesi, kabul edebilmesi mümkün değil.
Allah’ın rahmeti Berkin‘in, adaleti katillerinin üzerine olsun!
AĞLATAN MEKTUP...
“Sevgili Cadde’deki Hayalet, eğer kabul buyurursanız ‘Sevgili Kızım’, bendeniz 82 yaşında hayranınız olan bir okurunuz olduğum için umarım bu hitap şeklimi hoşgörü ile karşılarsınız!
Bilmiyorum, tanımıyorum sizi ama entelektüel, zarif, zeki ve güzel bir hanımefendi olduğunuzu canlandırıyorum. Çünkü bu kadar güzel ve insan sevgisi ile mantıklı fikirleri kaleme alabilen bir hanımefendi mutlaka çok güzel ve zarif bir hanımefendidir...”
İsmini vermeyeceğim ama çok kıymetli bir büyüğümden gelen ve yukarıdaki satırlarla başlayan e-posta beni mutluluktan ve gururdan ağlattı, sizinle paylaşmadan duramadım!
Hayalet okurlarından gelen her mesaj benim için ayrı önemli ve anlamlı, o yüzden sakın yanlış anlamayın ama bu satırların bendeki yeri bir başka oldu. Hayatım boyunca unutmayacağım, ileride çocuklarım olursa onlara göstereceğim!
Değerli okuruma vakit ayırıp yazdığı, bana gurur veren her bir kelimesi için teşekkür ediyorum.