Bu dünya sadece insanlara ait değil! Savunmasız sokak hayvanlarına karşı bu kadar hoyrat, duyarsız ve acımasız olanlar da benim gözümde insan değil!
Dünya sevimlisi bir sokak kedisini anlatacağım size. Oturduğumuz sitede dolaşıyor, çevredeki kedilere verdiğimiz mamanın saati geldi mi, o da diğerleriyle birlikte yerini alıyor, karnını doyurup yan sitede çalıların arasında sakladığı yavrularının yanına koşuyor, onları besliyor.
Hem cana yakın, hem ürkek. Kendini sevdirmek istiyor ama korkuyor, çekiniyor yaklaşmaktan. Ve geçen sabah bu korkusunda haksız olmadığı ispatlandı! İnsanlıktan nasibini almamış biri arabasıyla çarptı, geçti. Sonra da arkasına bile bakmadan devam etti yoluna ve o güzel kedi biz uyanıp onu veterinere götürene kadar çırpınıp durdu.
Onun bebekleri var!
Hadi görmedin çarptın diyelim, gerçi burada o kadar çok kedi var ki, dikkat edeceksin arkadaş, önüne arkana bakacaksın. O çarptığın hayvanı nasıl ölüme terk edip yürür gidersin ya! Hiç mi vicdanın yok, nasıl için rahat ediyor?
O kedi veterinerde şimdi, nefes alamadığı için oksijen veriliyor. Öyle bir şoka girmiş ki o ürkek gözleri anlamsız bakıyor artık, ölüme karşı direnebilirse bile yüksek ihtimal sakat kalacak. Minik bebekleri deseniz, birbirlerine sarılmış annelerini bekliyorlar. Verdiğimiz mamalar anne sütünün, okşamamız anne sıcaklığının yerini tutmuyor.
Bu dünya sadece insanlara ait değil! Savunmasız sokak hayvanlarına karşı bu kadar hoyrat, duyarsız ve acımasız olanlar da benim gözümde insan değil! İsyanımı anlatacak kelime dahi bulamıyorum!
GÜLDÜREN TESADÜF!Albümlerin tek tük sattığı günümüzde Gülben Ergen’in yeni albümünün birkaç günde 50 bini geçtiği, Ajda Pekkan’ı, Sezen Aksu’yu solladığı söyleniyor. Artık bu tip haberlere inanasım yok. Çünkü satışları yüksek söylemek, “İnternette en çok benim şarkım tıklandı” demek falan pek moda bu aralar. Kimse promosyonda sınır tanımıyor!
Öte yandan Gülben Ergen’in ‘boşanma mevzusu’ çooook uzun zamandır yazılıp çiziliyordu, ama kendisi tek bir kelime dahi etmedi, bugüne kadar! Ne var ki albümü çıktıktan sonra katıldığı ilk programda içini döküverdi. Sen bunca zaman tut tut, tam da albüme denk gelsin açıklamaların! Tesadüfe gel! Acaba halk bu ‘PR çalışmalarını’ hâlâ yiyor mu, doğrusu merak ediyorum.
YAZ, NEREYE GİDİYORSUN?!Bu yazın nasıl geçtiğini anlamadım yeminle. Zaten ben 18 yaşımdan sonrası nasıl geçti onu da anlamış değilim. Acaba zaman; yetişkinliğe terfi ettikten sonra daha mı hızlı akmaya başlıyor?
Eskiden haziranda yazlığa kapağı attım mı okullar açılana kadar İstanbul’un yüzüne bakmazdım. İşte o zamanlar yaz ayları tadından yenmezdi; sonlarına doğru denize girmeye üşenir olurdum, bütün yaz girmişim nasıl olsa. Eylül geldiğinde artık yaza doymuş, sonbaharı ve okulu karşılamaya hazır kıvama gelmiş olurdum. Bir de şimdiye bak!
İş güç, koşturmaca, hedeflere kilitlenme derken yaz geldi, geçti ve bitti. Şimdi doyamadığım son üç ayın arkasından el sallıyorum! Zamanında “Okul döneminin kıymetini bil sonra çok ararsın” diyenlerden, yüzlerine bakıp içimden “Sana söylemesi kolay tabii!” şeklinde haykırdığım için özür diliyorum! Hem okul dönemlerini, hem de bana verdiği uzun yaz tatili lüksünü şimdi çok arıyorum. Artık yazın tadını değil, sadece adını biliyorum! Ya siz?