Annemin hayattaki en iyi dostu, doğduğum günden beri hayatımızda büyük yeri olan Nigel Meredith Jones’u sonsuzluğa uğurlamak için ailece İngiltere’deydik. Nigel’ın dostluklarını ifade etmek için anneme söyledikleri geliyor aklıma: “Hayat karşına öyle bir arkadaş çıkarır ki, kendi akrabalarından bile daha yakın bir bağ olur aranızda.” Öyle güzel anlatmış ki, kan bağımız yoktu, aynı milletten bile değildik ama o kesinlikle bizim ailemizdendi.
Türkiye aşığı bir İngiliz olarak yazlarını Bodrum’da geçirdi hep, şimdi onsuz Bodrum çok eksik kalacak. Aşağıdaki fotoğraf, Nigel, kızı Kate ve torunlarıyla bir Bodrum tatilimizden... Başka kimsenin dolduramayacağı kocaman bir boşluk bıraktı giderken bize. Bir gün elbet hepimiz sevdiklerimizle buluşacağız ama o vakite kadar özlemek, hiç görememek zor. Keşke bu zorunlu ayrılıklar olmasa...
Rüya gibi bir sahil kasabası olan Hoylake’de, Nigel’ın çok sevdiği ve sık gittiği minik kilisedeki törenin ardından, kasabanın golf kulübünde toplandık. Bir yakını “Onunla ağlayarak değil, kutlama yapar gibi vedalaşacağız” diyerek geleneklerini anlattı. Hakikaten hem kulüpteki toplantıda, hem de sadece ailenin katıldığı akşam yemeğinde herkes güleryüzlü ve cıvıl cıvıldı.
Sanki Nigel da aramızdaymış gibi sohbet ettik, eski günleri andık. Acaba ağlayarak, kendini harap ederek vedalaşmaktansa böylesi daha mı olgun ve mantıklı?
Çocukluğumda birlikte oyunlar oynadığım İngiliz arkadaşlarımı gördüm yıllar sonra. İçinde koşturduğum bahçeye, neşe içinde yürüdüğüm sahile baktım uzun uzun. Karşılaştığım her yüz, konuştuğum her kişi beni geçmişimdeki başka anlara götürdü.
Hoylake’e olan yolculuğum fazlasıyla duygusallaştırdı beni. ‘Geleceğe Dönüş’ filmindeki gibi bir zaman makinesi olsa mesela, özlediğimiz tüm anları, şimdi yanımızda olmayan sevdiklerimizle olan hatıraları bir daha yaşayabilsek. Harika olmaz mıydı?
Cep telefonuyla ilgilenmek ayıp!
Bizde sohbetti, yemekti, toplantıydı fark etmez, herkesin cep telefonu her an elindedir. Restoranlardaki masalara bakın, çoğu kişi karşısındakiyle konuşmak yerine telefonuna gömülmüştür. Hoylake’de kimsenin elinde telefon görmeyince şaşırdım.
Meğer böyle buluşmalarda cep telefonuyla ilgilenilmesi saygısızlık kabul ediliyormuş. Hele çocukların hiçbirinde bizimkilerdeki gibi telefon, iPad falan yok. Haliyle çocuğu, yetişkini herkes ‘gerçek anlamda’ sosyalleşiyor, teknolojinin, sosyal medyanın esiri olmadan yaşıyor. Vallahi hayran kaldım!