Başrollerini Russell Crowe, Jennifer Connelly ve Anthony Hopkins’in oynadığı ‘Nuh-Büyük Tufan’ filmi için basında, sosyal medyada çok şey yazılıyor ama olumsuz yorumlara aldanmayıp görmek lazım.
Film, bildiğimiz ‘Nuh’un gemisi’ni anlatıyor ama asıl izlediğimiz ‘hayvanların niçin bu gemiye doldurulmuş olduğu’... İnsanların birbirine karşı acımasız davranışları bir yana, aynı acımasızlığı ‘doğaya ve hayvanlara’ gösterdikleri, insanlığın ‘iyi ve temiz’ yaratılmasına rağmen giderek ‘en kötü’ye dönüştüğü ve dünyayı mahvolmaya sürükledikleri için de ‘yaradan’ tarafından ‘bir tufanda yok olmak’la cezalandırıldıklarını görüyoruz.
Sadece Nuh, karısı ve üç çocuğuyla hayvanlar kurtulacak ve diğer insanların varlığı sona erecek.
Bu planı ise bir sürpriz bekliyor...
Film; iyi insan olmayı ve bunun en önemli şartı olarak da ‘dünyanın ve diğer canlıların korunmasını sağlamayı’, bu yapılmadığında felaketler yaşanacağını anlatıyor. Yani aslında o geçmiş günleri anlatıyor gibi olsa da, bugünün dünyasını gözler önüne seriyor. ‘Ormanları, ağaçlık alanları katleden, doğaya zarar verenler’ ve ‘hayvanlara şiddet uygulayanlar’, bu filmi izlemeli. Filmde kendilerini bulacaklar, ona şüphe yok!
Dikkat çekici noktalardan biri, o dönemde insanların ‘öldürme’ ile ‘erkeklik’ arasında bağlantı kurmaları...
Bugünün Türkiye’sinde ‘Nuh döneminden kalma’ ne çok yaratık bulunduğunu düşünüyorsunuz ve içiniz acıyor. Son günlerde şiddet sonucu ölen çocukların ve kadınların ne kadar çok olduğu aklınıza gelince ağlamadan duramıyorsunuz. Birbirine, hayvanlara, doğaya, dünyaya zarar veren insan sayısı o kadar arttı ki; bunlar yüzünden bir tufan da biz görmeyiz inşallah!
BEBEK’TE 45’LİK HEYECANI!
45’lik, uzun yıllardır Beyoğlu’nun vazgeçilmez eğlence mekanlarından biri. Ufak, sevimli, rahat, kimsenin birbiriyle ilgilenmeyip kendi eğlencesine baktığı ortamında, çok sevdiğim ve özlediğim nostaljik Türkçe şarkılarla eğlenmenin tadı benim için her zaman bir başka oldu.
45’lik’in kurucusu Fuat Akyol’a ‘sadece eski şarkılar çalma fikri’nin nereden geldiğini sorduğumda; “Yeni şarkılarda eskilerin tadını, ruhunu hissedemiyorum, şimdiki şarkıcılar müziğe duygu vermeyi düşünmek yerine nasıl ‘patlayacaklarını’ düşünüyorlar” diye cevap vermişti.
Eski şarkıların duygusunu, hissettirdiklerini şimdilerde bulmak zor gerçekten, onların yeri dolmuyor...
O yüzden ne zaman duygusallaşsam ve kalbime dokunacak şarkılar dinleyerek keyif yapmak istesem kendimi 45’lik’e atarım. Ve yıllarca Beyoğlu’nda, ardından Ankara’da esmeye başlayan 45’lik rüzgarı; şimdi Bebek’e geliyor. Boğaz’a karşı da bir başka güzel olacak eminim ki...
45’lik, Bebek’in havasını değiştiren, nostaljik eğlenceyi benim kadar çok seven herkesin yarından itibaren yeni mekanı, çok belli!
Sabırsızlandım valla!