Van’daki felaketten sonra herkesin yardım etmek için elini taşın altına koyduğunu görmek mutluluk verici... Son olarak Beşiktaş Çarşı’nın maç sonu bere ve atkılarını ‘Van’a yollanması için’ sahaya atması beni çok duygulandırdı
Depremden beri tadımız tuzumuz yok, evde bile huzurla oturamıyor insan, ‘Van’da buz gibi havada’ yaşam mücadelesi veren depremzedeleri düşündükçe... Bir yandan da normal zamanda kıymetini bilmediğimiz şeylerin aslında ne büyük şanslar olduğunu görüyoruz. İnsanın başını sokacak sıcak bir evi, yiyecek yemeği, dışarıda kendini ısıtacak bir montu, hatta ayağında bir çift çorabı olması bile şükretmek için ne büyük sebeplermiş. Saçma sapan şeylere kafayı takıp kendine dert yaratmak ne yanlışmış!
Yardımlar adil dağıtılsın!
Tırlar dolusu yardım gidiyor Van’a, peki ama oradaki bir sürü insan neden hâlâ kuru ekmek yediklerini, battaniyeleri, çadırları olmadığını söylüyor? Yardım dağıtımlarının adil ve herkese ulaşacak şekilde organize edilmesi şart, yoksa yollanan yardımların bir anlamı yok.
Yalnız bir annenin söyledikleri içimi burktu. “Çadırlar geldiğinde erkekler hemen üzerine atlayıp alıyorlar, kocası olmayan bir kadın olarak erkeklerin önüne geçemiyorum, hâlâ çocuklarımla sokaktayız” diyor. Çadırların ‘kapanın elinde kalması’ olacak iş değil, kapacak gücü olmayanlara büyük haksızlık!
“Van’da hava giderek soğuyor, kış ayları çadırda geçmez, herkese prefabrike ev lazım” diye konuşuyoruz ama insanlar henüz başını sokacak çadır bile bulamadı. Üstelik çadırlar soğuğu ne kadar kesebilir? Yağmur suları o çadırlardan içeri girmiyor mu? Prefabrik evler en kısa zamanda kurulmalı (Aslında deprem altyapısı hazır olmalıydı zira biz deprem bölgesinde yaşayan bir milletiz, prefabrike evler bir köşede kurulmaya hazır bekliyor olsa şimdi Van’da insanlar bu zorlukları yaşıyor olmazdı).
Tuvalet de temel ihtiyaçlararasında!
En temel ihtiyaçlar arasında barınma, gıda, giyecek ve battaniye sayılıyor... Eksik! Tuvalet de en temel ihtiyaçların başında geliyor! Şu anda depremzedelerin ciddi şekilde ‘tuvalet sorunu’ yaşadığını biliyoruz. Girecek tuvaletinizin olmadığını bir düşünsenize! Gerçekten korkunç bir durum, üstelik salgın hastalıklara davetiye!
Hadi erkekler bir şekilde halletsin tuvalet sıkıntısını, peki ya bu şartlarda adet dönemini geçiren kadınlar ne yapsın mesela?! Tuvalet sorununun diğer eksiklikler yanında çok fazla sözü geçmiyor ama ciddi şekilde ele alınması ve derhal çözülmesi gereken konuların başında aslında.
HAPŞIRANA “ÇOK SEV”!
7’den 70’e tüm kadınların Kıvanç Tatlıtuğ’u “Çok sev”diğini bir kez daha gördüm geçen gün. Kalabalık bankada sıra beklerken yanımda oturan kadın hapşırınca (Bu arada hapşırırken ağzımızı kapatalım arkadaşlar, etraftakilerin üzerine başına mikrop saçmayalım, ayıp oluyor!!) arkadaşı doğal olarak dönüp “Çok yaşa” dedi. Hapşıran kadının cevabı “Aah, çok yaşa değil bundan sonra hapşırınca bana “Çok sev’ diyeceksin” oldu. Kıvanç’ın ve karın kaslarının (!) biz kadınlar üzerindeki etki gücünün resmidir bu! Hhhhapşuu!! Kıvanç bir “Çok sev” de bana lütfen!