Herkes Başbakan Erdoğan’ın ‘Muhteşem Yüzyıl’la ilgili açıklamasını tartışıyor. Şunu unutmamak lazım; bu dizi sayesinde Kanuni’nin K’sından bile haberi olmayanlar onu öğrendi, tarih kitapları kapışılmaya başlandı
‘Muhteşem Yüzyıl’dan tarihi bütün doğrularıyla, eksiksiz bir şekilde yansıtmasını bekleyemeyiz. Zira bu bir belgesel değil, izleyici keyifli vakit geçirsin, günün yorgunluğunu atıp kafasını dağıtsın diye çekilen bir dizi... Tabii ki kurmaca sahneleri olacak.
Üstelik şunu da unutmamak lazım; bu dizi sayesinde Kanuni’nin K’sından bile haberi olmayanlar onu öğrendi, tarih kitapları kapışılmaya başlandı. ‘Muhteşem Yüzyıl’ tarihe olan ilginin artmasında büyük rol oynadı.
Bu diziye gelene kadar, ekranlarda milleti şiddete yönlendiren, silahlı çatışmaların, cinayetlerin, intiharların arkasının kesilmediği dizilere bakılsa keşke. Ayrıca güzel Hürrem’imiz olmasa onu saçından ayak ucuna kadar taklit eden kadınlar ne yapar; bunu hiç düşündünüz mü?
‘TÜRKAN SULTAN’I YAKINDAN TANIMAK
Türkan Şoray, ‘Sinemam ve Ben’ isimli kitabında sinemaya adım attığı ilk günden itibaren film setlerinde geçen tüm hayatını bizlerle paylaşıyor. O kadar içten, samimi ve konuşur gibi bir üslupla yazmış ki; sanki Türkan Şoray karşınızda ve sizinle sohbet ederek kendini anlatıyor gibi.
Zülfü Livaneli; onun için “Her ülkenin bir yüzü vardır. Fransızların Marianne’i, İtalyanların Sophia Loren’i... Türkiye’nin yüzünü hiç kimse Türkan Şoray kadar simgeleyemedi” diye yazmış. İşte izlemelere doyamadığımız o ‘simge yüz’ün, hepimizin ‘Sultan’ı olduğu yolda neler yaşadığını bütün ayrıntılarıyla öğrenmek isteyenler bu kitabı okumalı.
Özellikle oyunculuk mesleğinin çok popüler olduğu ve herkesin bir diziden rol kapmak için kendini paraladığı günümüzde; oyunculuğun şöhret ve para hevesiyle değil; sonsuz bir aşkla yapılması gerektiği ‘Sinemam ve Ben’ kitabının her satırında hissediliyor.
Diyeceğim o ki, bu kitap sadece zevkle okunacak bir otobiyografi değil; oyunculuğa gönül verenler için de başka hiç bir yerde bulamayacakları bilgilerle dolu bir ders kitabı niteliğinde.
BU FRANSIZ FİLMİ İSTİSNA!
Öğrencilik hayatını Fransız lisesinde geçiren ve Fransızcayla iç içe büyüyen Hayalet’iniz buna rağmen Fransız filmlerinden hiç haz etmez! (Belki de bundan ‘dolayı’ haz etmiyorumdur; emin olamadım şu an!)
Fransız filmi dendiği anda içim sıkılır, o derece! Ama minik kardeşim Kuki, ‘Mutluluk Asla Yalnız Gelmez’ filmini o kadar beğendi ki iki kere gitti! “Çok eğlenceli illa ki sen de göreceksin” diye de tutturdu! “Hey Yarabbim Kuki’mi kıracağıma, kafamı kırarım daha iyi” diye söylenerek gittim.
Sophie Marceau’nun duru ve muhteşem güzelliği, Gad Elmaleh’in sempatik ve komik tipiyle, su gibi akıp giden senaryosuyla gerçekten de hem gülüp, hem de gayet hoş vakit geçirdim.
Bekar hayatından ve çapkınlıktan vazgeçmeyen bir adamın bile ‘gerçek aşka’ düşünce ne hale geldiğini görmek de hoştu doğrusu! Marceau’nun oynadığı karakteriyse sakarlıkları sebebiyle kendime çok yakın buldum! İzlenesi bir film olduğunu belirtir, huzurunuzdan çekilirim.