Beyazıt Öztürk’ün son günlerde yaşadıkları beni o kadar etkilemiş ki, sıkıntıdan gece boyunca defalarca uyandığım rüyamda sabaha kadar onu gördüm. Hayatımın üçte ikisi onu izleyerek geçti, etkilenmemek mümkün mü?
Beyaz Show’da terör propogandası yapıldığı gerekçesiyle soruşturma açılmasına sebep olan telefon konuşmasında, yayına bağlanan kadın “İnsanlar, çocuklar ölmesin, analar ağlamasın” diyor. Ne demeliydi bunun karşılığında Beyaz? “Sen terör propogandası yapıyorsun, çocuklar ölsün, analar ağlasın” mı diyecekti?
Bu sözlerin iyi niyetle mi, kötü niyetle mi söylendiğini, bir terör örgütü taraftarı ağzı kullanılıp kullanılmadığını; milyonların izlediği bir canlı yayının sorumluluğu ve stresiyle, hiç beklemediği bir konuşmayla yüz yüze kalan Beyazıt Öztürk nasıl fark edecekti? Oturduğumuz yerden yorum yapmak kolay, onu eleştirenler biraz empati yapsın önce.
Uzun yıllardır samimiyetiyle, sevgi dolu ve saygın duruşuyla tüm Türkiye’nin sevgilisi olan Beyaz, konu çığ gibi büyüyünce özür diledi, bu sefer de özür dilediği için tepki görmeye başladı. Ona tepki, buna tepki, ne yapacağını da şaşırtıyorlar insana!
Öztürk’ün ‘terör propogandası yaptırdığını’ çocuklara söyleseniz, onlar bile güler. Bunca yıldır tanıyoruz, biliyoruz onu; gözümüzdeki saygınlığı ve değeri, kalbimizdeki yeri sabit artık. Yine de gönlüm bu linç kampanyasını görmeye dayanmıyor. Beyaz dile kolay 20 yıldır adı gibi bembeyaz oldu, her zaman da öyle kalacak.
EFSANELER GİDERKEN
David Bowie’nin ne kadar büyük bir efsane olduğundan bahsetmeyeceğim, zaten tüm dünya bunu biliyor... Bu dünyadan gittiğini duyduğumda aklıma ilk gelen çocukluğum oldu. 1986 yapımı ‘Labirent’ filminde canlandırdığı Goblin Kralı Jareth olarak tanımıştım onu ilk kez. Çocukluğum boyunca etkisinde kaldığım fantastik filmdeki kral olarak hayran olmuştum ona ilk kez. Uzun sarı saçları, sıradışı görüntüsü, yaptığı büyüler ve ilüzyonlarla aklımı başımdan almıştı.
Epeydir izlemedim ‘Labirent’i, ilk fırsatta tekrar izleyip çocukluğumla hasret gidereceğim. Aranızda Bowie’nin bu filmini görmeyen varsa, kulağımdan hiç silinmeyen sesi ve şarkıları eşliğinde izlemenizi tavsiye ederim.
Çocukluğuma damga vuran insanlar gittikçe çocukluğum da giderek uzaklaşıyor benden, daha da büyüdüğümü, yılların hızla akıp gittiğini fark ediyorum. David Bowie’nin gidişinde de bunu hissettim. Hayatlarımızın efsaneleri giderken, bizlerden de birer parça götürüyorlar sanki...