Nazlı Mengi

Nazlı Mengi

nazli.mengi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hepimizin içinde bir zafer rüyası vardır. Herkes bir gün ‘sihirli bir değnekle dokunulmuşçasına’ hayatının değişeceğini ve bir başarının kahramanı olacağını düşünür. Oysa hayat ne yazık ki herkesin umduğunu bulacağı şekilde gelişmiyor. Bazen karşınıza çıkan zorluklar, bazen de yolunuza çıkan insanlar, onların olumsuz eleştirileri veya engellemeleri sizi ilerlemekten vazgeçirebiliyor.
İşte özellikle kolayca yolundan dönenler, cesareti çabuk kırılanlar; 1988 yılı Kış Olimpiyatları’nda dünyayı hayrete düşüren bir kayakla atlama şampiyonluğuna imza atan Michael Eddie Edwards’ın gerçek hayat hikayesinden uyarlanmış olan ‘Eddie, The Eagle’ filmini mutlaka izlemeli.

Haberin Devamı

Çocukken bacağındaki sakatlık nedeniyle yıllarca tedavi gören Eddie’nin tek hayali olimpiyatlara katılıp şampiyon olmaktır. Birçok sporu denedikten sonra sonunda ‘kayakla atlama’da karar kılar ve Almanya’da bu işi öğrenebileceği kayak merkezine gider. Burada eski bir ABD kayak şampiyonu olan Bronson Peary ile karşılaşacak ve hayalini gerçekleştirme fırsatını kendisi yaratacaktır.
Zafer değil, mücadele…
İçinde aşk ve şiddet olmayan ama sizi bambaşka duygularla saran bu filmde
“Hugh Jackman’ın varlığı zaten yeter”
diyeceğim ama hepsi bu değil tabii. Eddie
rolünde Taron Egerton da Jackman’la
müthiş bir uyum içinde...
Babası dahil önüne çıkan hemen herkes Eddie’nin asla başaramayacağını söyler. Sonradan ‘koçu’ olan Bronson Peary önceleri onu çalıştırmayı istemez ama Eddie’nin ‘vazgeçmeyişi’ ona karar değiştirtir.
Filmde akılda kalan müthiş cümleler var. Halk Eddie’ye tezahürat yaptığında Peary’nin “Onlar için değil, kendin için yap” demesi... “Hedefe odaklan ama gerilme” uyarısı. Eddie’nin “Atlamayı çok seviyorum. Neredeyse ‘insanları haksız çıkarmak’ kadar çok” sözü... Ve modern olimpiyat oyunlarının kurucusu Pierre de Caubertin’in “Hayatta önemli olan zafer değil, mücadeledir” sözü gibi.
Ben hâlâ filmin etkisindeyim, mutlaka izleyin derim!

AŞK VE SADAKAT AYRI OLAMAZ!

Favori dizim ‘O Hayat Benim’in psikopat karakteri Kenan’ı (Cem Özer), onun içten pazarlıklı tavırlarını, hayata - insanlara dair kurduğu nokta atışı cümleleri, karısı Hülya’yla olan muhabbetlerini izlerken bazen gülmekten gözümden yaş geliyor, çok keyif alıyorum. Özer’i ekranda görmeyi özlemişim. Ayrıca lise dönemimde
Kiss FM’de yanında çalıştığım ve ondan öğrendiklerim için de bende kıymetli yeri var.

Haberin Devamı

BAŞARI ‘KENDİN İÇİN’DİR
Ama “Sevgilimin canı benden daha genç bir beden çeker de, başkasıyla yatarsa bunu aldatma saymam. Gidip derdini, sevincini paylaşırsa aldatmış sayarım” sözleri; zaten aşka, ilişkiye, evliliğe bile saygının son sürat yok oluşunu üzüntü ve umutsuzluk içinde izleyen ve yaşayan genç bir insan olarak beni şoke etti.
Aşkın, sevginin, saygının şartıdır sadakat! Sadakat olmayan yerde aşktan bahsedilmez. Yoksa şuursuzca çiftleşen diğer canlılardan bir farkımız kalmaz. Bu tip çok yanlış cümleler göz önündeki isimlerden gelince; milyonlarca kişinin beynine giriyor, sadakatsizlik giderek normalleştiriliyor, insanların hayatı mahvoluyor.
‘Genç beden’ konusu ayrı olay! Herkes yaşlanan eşini aldatsın o zaman, koca ömrü paylaşmanın da değeri yok! Herkes kelimelerini özenli seçmeli, zaten yeterince ‘bitik’ haldeyiz!