Etrafta şahit olduğumuz aşklara, ilişkilere, evliliklere bir bakın... Gün geçtikçe hepsinin anlamı nasıl da azalıyor ve önemsizleşiyor.
“Büyük aşk yaşıyorlar” sandıklarımız üç günde ayrılıp, dördüncü gün başkasıyla ortaya çıkıyor; “Ne mutlu bir evlilik” diye izlediklerimiz daha cümlemiz bitmeden boşanmaya karar veriyor; kimileri ilişkisini, evliliğini saman altından su yürüterek, karşısındakine boynuz parlattırarak devam ettiriyor; saygının sadakatin tanımı bile unutulmuş ve neticede aşktan meşkten korkar, kabuğumuza çekilir hale geliyoruz.
Tüm bunların yanında bir de aşkı gerçek manasıyla yaşayanlar var. Her türlü ihanete, çirkefliğe, çirkinliğe alışan kafalarımız; güzel yaşanan bir aşka karşı ise son derece tahammülsüz oluveriyor nedense!
Sinan Akçıl ve Ebru Şallı sanki kabul edilemez bir suç işliyorlar da herkes onları yargılıyor! Her Allah’ın günü haklarında olumsuz haberler ve yorumlar yapılıyor.
Halbuki bir de şöyle bakmak lazım; aşkın bu kadar ayaklar altında çiğnendiği bir dönemde, kimseye aldırmadan sırt sırta verip aşklarının arkasında duran bir çift oldular. Filmlerde izlediğimiz aşıklar gibiler... İçten içe kıskanıp çekemiyor muyuz nedir?
BOĞAZİÇİ CAZ KOROSU’NA ŞAPKA ÇIKARIYORUM!
Sahneye çıktıkları andan itibaren tek bir saniye bile gözlerimi ve kulaklarımı alamadan onlara kilitlendim. Pırıl pırıl gençlerden oluşan Boğaziçi Caz Korosu, binlerce kişilik salondaki herkesi bir anda etkisi altına aldı.
Zaten Gezi Parkı dönemindeki ses getiren performanslarından; çok önemli uluslararası yarışmalarda büyük başarılar kazanarak Türkiye’yi en güzel şekilde temsil etmelerinden dolayı onlara ayrı bir sevgim vardı ama canlı canlı dinleyince inanın hayranlıktan ağzım beş karış açık kaldı.
Sahnede adeta devleşen koroyu dinlerken “Böylesine hakkını vererek- büyük aşkla yapılan gerçek sanata şahit olmaya ne kadar da ihtiyacımız varmış; dinlemeye mecbur bırakıldığımız müziklerle nasıl da köreliyoruz aslında” diye düşündüm.
Genç ve başarılı şefleri Masis Aram Gözbek‘in yönetiminde, ciddi bir özveriyle ve disiplinle çalıştıkları, tüm performansları boyunca an be an o kadar belli ki; onları içimden taşan bir coşkuyla ayakta alkışlamak bile yetersiz kaldı bende, elimde olsa gidip hepsine tek tek sarılırdım yeminle!
Bizi dünyanın her noktasında gururlandırmakla kalmayan, ülke sorunlarına da son derece duyarlı bir şekilde cesurca öne çıkan bu genç sanatçıları sevgiyle selamlıyorum. Var olun!
GÜNLERDİR KENDİME GELEMEDİM!
Sahiplendiği savunmasız kediyi bağırsaklarını deşerek katleden ve bu vahşeti utanmadan videoya çeken üniversiteli Can Aksoy’un haberini gördüğümden beri kendime gelemiyorum. Evde baktığımız onlarca sokak kedimizin her birini severken o zavallı, şanssız kedicik geliyor aklıma. Ve kabul etmesi güç ama memlekette bu vahşetin cezası yok!
Konuyla ilgili tepkiler büyürken bir de imza kampanyası başlatıldı, katılmak için hayvansever olmaya bile gerek yok, adaletten yana olmak yeterli!