Nazlı Mengi

Nazlı Mengi

nazli.mengi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bazı aşklara, evliliklere bakmayı, onların güzel hikayelerine uzaktan da olsa şahit olmayı ne severim. Birbirine sıkı sıkı bağlı, aralarına hiçbir şeyin ve kimsenin giremediği, omuz omuza vermiş, gözleri, ruhları, kalpleri sadece birbirine kenetlenmiş aşıkların hâlâ var olabildiği umudunu verirler bana... Artık aşka dair inanamadığım ne varsa onlara bakınca yeniden inanasım gelir.
Sonsuza kadar sürecek gibi sağlam görünen ilişkilerin yok oluşu da bir o kadar etkiliyor beni. “Bak Nazlı, onlar da bitti, hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil, boşuna umutlanma” diyorum.
Hepimiz yalnızız aslında, yaşadığımız tek şey bir süreliğine ‘artık ömür boyu başımı omzuna huzurla, güvenle yaslayacağım, her nefesimde seveceğim biri var’ illüzyonu... Sonra her şey yıkıldığında bile vazgeçmezsin, kabullenmezsin bazen, savaşırsın kendinle, ‘yine eskisi gibi olsun’ istersin ama başını o omuza tekrar koyduğunda artık eskisi gibi hissedemediğini, sanki bir yabancıya sarıldığını görürsün. Elinde değildir öyle hissetmek, sen bütün kalbinle eski duygularını, o hiç kir bulaşmamış sevgini yaşamak istesen de...
Son günlerde ne kadar çok biten ilişki ve boşanma haberi duyuyoruz. Magazinden bildiğimiz çiftlerden İrem Derici ve Rıza Esendemir mesela. İkisini de hiç tanımıyorum ama ünlüler dünyasındaki favori çiftlerimdendi. Ciddi ciddi üzüldüm boşandıklarını duyduğumda. Bana umut veren bir aşk daha bitti ya ondan...
Bir büyüğümün geçenlerde bana söyledikleri beynimde dönüp duruyor bu aralar: “Aşık olma kızım. Aşk zehirdir, insanı öldürür.” Bugüne kadar aşkla ilgili duyduğum en doğru sözler bunlar sanırım, tabii ki hayat devam ediyor ama insanın içi önce hiç sönmeyecekmiş gibi yanıyor, sonra da ölüp gidiyor. Duygusuz, aşksız, yalnız...

SOSYAL MEDYA BİR CANAVAR!
Etrafımda şahit olduğum ve kendim de zamanında yaşadığım ilişkinin bitmesinin ardında hep sosyal medya canavarı vardı. O herkesin birbirine saniyeler içinde ulaştığı, hayattaki birçok şeyin anlamını yok eden, insanların içindeki şeytanı er ya da geç uyandıran sosyal medya.
Teknolojinin gelişmesinden hiçbir zaman mutlu olmadım, bizi getireceği noktayı hissediyordum da bu kadarını değil! Cast ajansından figüran seçer gibi beğenip hemen konuşmaya, buluşmaya, birlikte olmaya ve sıradakine geçmeye yarayan, aynı anda onlarca kişiyle flörtleşilen sosyal medyadaki özel mesaj uygulamaları, oradan ‘haydi whats app’a geçelim’ diye devam etmeye yarayan cep telefonları, bunlar yetmezmiş gibi zarif tabiriyle ‘çöpçatanlık siteleri’, hepsi midemi bulandırıyor.
Ani bir kararla tüm hesaplarımı kapattım. İşim gereği er geç yeniden sosyal medyada olmam gerekecektir ama şimdilik daha fazla bu ortamda bulunmayı kaldırmıyor ruhum.
Bunların olmadığı bir dönemde yaşamayı isterdim. Sevdiğine kavuşmanın zor olduğu, aşıkların birbirine mektuplar yazdığı, “Acaba o arar mı?” diye ev telefonunun başında beklendiği, her şeyin anlamlı olduğu zamanlarda.
Hayalperestliğiyle ün salmış Balık burcunun bir ferdi olarak, böyle hayaller kurup yine bugüne ayak uydurmak zorunda olmak öyle zor ki...