‘7 yaş üstü, uygunsuz davranış, şiddet’ gibi uyarılarla başlayan dizilere bakıyorum da... Aile içinde, karakterler arasında sürekli olarak nefretin, şiddetin her türlüsü, akla hayale gelmeyecek entrikalar, birbirinin boğazını sıkan insanlar, eline ipini alıp intihara gidenler, öz kardeşini vurmaya kalkanlar...
Eteklerini giymeyi unutmuşçasına kısa giyen, saç saça baş başa kavga eden, birbirinin arkasından bin türlü dolap çeviren, evden kaçan liseli kızlar... (Bunları izleyen o yaşlardaki gençleri düşünün!)
Kimin eli kimin cebinde belli değil, milletin ne anasının kim olduğu belli, ne babasının!
Kimi dizi var, amacına ulaşmak için, kendi çıkarları için her türlü cinayeti işleyip, üstünü örtüp yoluna devam eden karakterler görüyorsun. İşlenen suçların cezasını çeken de yok!
Birbirini aldatan aldatana, kandıran kandırana!
Şiddet normalleştiriliyor
Yani hakikaten bazı dizileri izlerken ağzım beş karış açık kalıyor. Şaşkınlıktan sinirlerim bozulup ağlanacak halimize gülüyorum bazen izlediklerim karşısında!
Bu kadar kötü örneği bir araya toplayıp nasıl da izleyicinin beynine, bilinçaltına sokuyorlar. Her türlü sapkınlık, manyaklık, şiddet ve cinayet adeta normalleştiriliyor.
Sonra gel de gece gündüz bu dizilerle beyni yıkanan toplumda şiddetin azalmasını bekle. Aile arası ilişkilerin normal olmasını bekle. Şiddet, tecavüz, cinayet, ihanet, korkunç olan ne varsa büyük hızla artıyor.
Anladık senaristler ilgi çekmek için enteresan hikayeler yaratma peşindeler ama madem durum böyle, o zaman diziler başlarken; 7 yaş değil ‘77 yaş üstü’ anonsu koymak lazım! Zira 7 yaş üstünün bunları izleyip de etki altında kalmaması mümkün değil! Bu örnekleri izledikçe, toplumca zıvanadan çıkmaya devam edeceğiz!
İSMİYLE MÜSEMMA
Önümüzde tarihi yarımadanın büyüleyici manzarası, fonda Zeki Müren şarkıları, keyifli bir meyhane havasındaki terasta oturuyoruz ailecek…
Masamız bir anda türlü türlü mezelerle donatılıyor. Yoğurtlu pancardan, zeytinyağlı elmaya kadar yediğimiz her şeyin lezzeti harika. Anne tarafından Antakyalı olan annemle, Antakya usulü hazırlanmış mezelerle mest oluyoruz. Paçanga böreği, tavuklu keşkek (normalde sevmediğim keşkeke bile bayılır oldum orada) ve lezzet patlaması halindeki köftelerle iyice şenleniyor bizim mideler!
Arda Türkmen’in Karaköy’deki yeni mekanı Mükellef’in kısacık zamanda bu kadar çok sevilip popüler olmasına, insanların yer bulmakta zorlanmasına şaşırmamak lazım çünkü A’dan Z’ye her şeyiyle adı gibi ‘mükellef’ bir mekan yaratmış başarılı şefimiz…
Onunla sohbet ederken oynadığı televizyon reklamında söylediği “Ben şansa inanmam, başarmanın tek sırrı çok çalışmak” cümlesi geldi aklıma... Gerçekten de durmaksızın çalışıyor. Bize de Türkmen’in enfes yemeklerinin tadını çıkarmak düşüyor!