“Remix” dediğimiz şey, rezil de eder vezir de. Müsebbibi “disco çağı ateşi”dir. 70’lerin ikinci yarısında utangaç bir biçimde başlayan bu metod ya da yol, 80’lerin başındaki new-wave patlaması ile gelişti-serpildi.
Bu ilk dönemlerde amaç aynıydı: DJ’lere pisti dolu tutma imkanı vermek. O şarkıdan bu şarkıya atlayıp “pist”in geleceğini tehlikeye atmak yerine, dans edenleri zaten beğenmiş oldukları bir parçanın daha daha uzun bir versiyonuyla yerlerine mıhlamak ve (tabir çok caiz) kafalarını ütülemek.
Bu ilk dönemler, remix dendiğinde, daha çok “şarkıyı sağından solundan çekiştirmek-uzatmak” anlaşıldı. “12 inch” ya da “extended” version ya da mix/remix olarak adlandırılan bu çabalar, 90’lı yıllarla birlikte büyük bir aşama kaydetti.
Artık “her derde deva”ydı remix dediğimiz “şey”; kimi zaman grup ya da şarkıcının normal sound’uyla yakalayamadığı bir kitleyi yakalamak için başvuruluyordu bu yola; kimi zaman da, büyük umutlarla yapılmış bir şarkı ya da albüm, beklenen ticari başarıyı yakalayamadığında.
“Yeni bir hayat” ya da “şans” demekti her durumda; daha önce yapılanı bonkörce çöpe atmamak, başarısızlığın altında kalmamak-kıvranmamaktı.
Dizimde uyuturum seni
Tarkan’ın yeni (ya da ikinci) “metamorfoz”u (“Metamorfoz Remixes”, Hitt/DMC), bu işe, daha çok bu son söylediğimiz şeyden dolayı niyetlenmiş olmalı.
90 ve 2000’lerin bu ultralar ultrası, megalar megası star’ı, “prematüre İngilizce proje” olarak etiketlemenin hiç de ayıp ya da yanlış kaçmayacağı “Come Closer”ın ardından geçen yılın sonlarında “Metamorfoz”unu dosta-düşmana ilan etmiş ve “dost” dediklerinin dahi, kıs kıs gülmesine, ardından teneke çalmasına sebep olmuştu.
“Herhangi bir atasözleri ve deyimler sözlüğünün serbestçe kullanılarak şarkı sözlerine aktarılması girişimi” olarak görülebilecek-okunabilecek-dinlenebilecek bu proje, tam da bu nedenle “naylon bir proje”ydi; bir ele tesbih, diğer ele cep celefonu verilmediği için öksüz kalmış “imaj” gayretleri başta olmak üzere, başka bir sürü şey nedeniyle de, olmamış-dolmamıştı.
Tarkan’ın “tam kalplere” gelsin istediği ok, hedefi (bırakın on ikiyi) kenarından köşesinden olsun bulamamış-vuramamıştı.
Tarkan gibi başarısızlık nedir görmemiş-bilmemiş bir ismin, bu yenilgiyi kolay kolay kabul etmeyeceği zaten tahmin ediliyordu.
İşte “Metamorfozun Remix ile İmtihanı”na da bundan dolayı başvuruldu. Son birkaç yılın en “baba” DJ’leri, Tarkan’ın “çizilen karizma”sını tamir etmek için toplanmış, “Yo arkadaşlar, Tarkan bunu hak etmiyor/Yo arkadaşlar, bunu kabul etmeyelim” diye naralar ata ata, ritmler döşeye döşeye çalışmış-çabalamış(lar).
Kalbimin sarayları senin
Gayet de iyi iş(ler) çıkmış; çoğunlukla iyi. Başta Suat Ateşdağlı ve Yalçın Aşan’ın “Dilli Düdük”ü olmak üzere, şarkıların yeni kılığı gayet modern, gayet dans edilebilir-tozutulabilir bir kılık.
Ama ne Ateşdağlı’nın, ne “bakkalların şahı” Tiesto’nun, ne Ozans’ın (Doğulu ve Çolakoğlu) ne de diğerlerinin çabası-yaratıcılığı (ya da bazı imza ve bazı şarkılarda: gayreti-esnaflığı) Tarkan’ın derdine derman olacak. Yenilgiyi kabul etmek de mühim bir özelliktir; “zararın neresinden dönsem kârdır” özdeyişine paralel seyreden bir özellik. Bu nedenle hoş ve Avrupai bir imajla da desteklenmiş bu remix’ler Tarkan’ı kurtarmaz-kurtaramaz.
90’ların bu gerçekten çok yetenekli, gerçekten çok önemli star’ının kurtuluşu, ancak “yeni bir sound” ile mümkün. Tarkan Gözübüyük’ün, Volga Tamöz’ün (Mirkelam’ın “Mutlu Olmak İstiyorum”una bir kulak versin Tarkan; sound nedir unuttuysa, bu albüm hatırlamasına yardımcı olur), Nezih Ünen’in, Sunay Özgür’ün ya da bir başka (gerçekten) ultra-mega yetenekli prodüktörün-müzisyenin ve yolunu sözlüklere-ansiklopedilere düşmeyen-düşürmeyen bir kadronun yaratılmasına katkıda bulunacağı yepyeni bir sound.
Çare budur.
Tarkan şu sıralar “yanıyor” olabilir, yana-yakıla “şu sıralar efkarım var” diyor olabilir. Kıyamayız; ağlamasın-karalar bağlamasın. Bu ses, bu yetenek, bu akılla “işi” bitemez. Yeter ki, “Neyi nasıl yapacağımı, benden iyi kim bilebilir ki?” demesin.
Bilmez mi-bilinmez mi? Akıl akıldan üstündür. Başta Sezen Aksu ve Nazan Öncel gibi yaratıcılar, başta Süheyl Atay gibi danışmanlar, Tarkan’a hem içerde hem dışarda çağ atlatmıştır.
Onlarla çalışmaya, akıl fikir sormaya devam etsin. Tek başınıza yapamıyorsanız, hızla çekip çıktığınız kapıları yeniden çalmalısınız. Bunun neresi ayıp?
Remix rezil de eder vezir de
Hoş ve Avrupai bir imajla da desteklenmiş bu remix’ler Tarkan’ı kurtarmaz-kurtaramaz.