Olağanüstü “ses”lerdendir Burcu Güneş. Ama bu kadar değil; sesini “bir enstrüman” gibi kullananlardandır da. Üstelik diğer müzisyenlerden - enstrümanlardan daha önde olmak gerektiğini düşünenlerden de değildir. “Benim yerim, herkesin yanı” diyenlerdendir; ne daha ilerde, ne daha geride.
Bu nedenle de, onu ya da bunu bastırmak için taklalar atmaz, dolaplar çevirmez.
Sahneye çıkar-stüdyoya girer ve lâyıkıyla yapar işini. Sesinin sahip olduğu (hem akustik hem de elektronik) renkleri-tınıları kata kata söyler şarkılarını. Gününe ve şarkısına göre, iner-çıkar-gider-gelir ve her ama her seferinde, yüzünün akıyla çıkar işin içinden.
“Detone” nedir bilmeyenlerdindir Burcu Güneş; üstelik, ait olduğu kuşağın tamamına yakını, bu dertten muzdaripken, bu bataklığın içinde boğulmak üzereyken.
Bir tek “Çile Bülbülüm” şarkısı dahi, bu söylediklerimizi göstermeye-ispatlamaya yeterli. Bu şarkıda Güneş’in çektiği “çileeeeeeee”, (kimse kırılmasın gücenmesin ama) Safiye Ayla’yı bile sollar.
Öyle ama. Günümüzün genç şarkıcısı diye hakkını yememek, aksine teslim etmekte bonkör davranmak gerekir.
Burcu Güneş, bir zaman evvel yayınladığı albümü “Ben Ateş Ben Su”da yer alan şarkıların bir kısmının yeni mix ve versiyonlarını, “On The Club” (Seyhan Müzik) adlı albümde topladı.
Albümün adı, zaten niyetini de açıklıyor. Miadını doldurmuş gözüyle bakılan bir albüme-şarkılara yeni yollar açmak.
Yaşananların hızına uyacak hızda şarkılar istiyor herkes kaç zamandır; hep daha hızlı, daha daha hızlı şarkılar.
Öyle ya, böyle oldu hayatımız; koşup duruyoruz; bir kapıdan girişimizle çıkışımız bir oluyor artık. Sonra bir başka kapı, bir başka kapı daha.
Ya da bir sevgili, bir sevgili daha.
Bu yaşananlara, bu tür bir hayat tarzına ne eşlik etsin istiyorduk ya da bekliyorduk ki? Burcu Güneş ya da bir başkası, “Sen kalbimin mehtabısın güneşisin, sen kalbimin vazgeçilmez bir eşisin...” diye başlasaydı şarkısına mesela, karşılarında bu şarkıya kulak verecek birilerini bulabilir miydi?
Ne kalbi ne mehtabı? “Bir eş”, tanışır tanışmaz “out” oluyor, o gecenin sabahına kalmıyorsa, “Vazgeçilmez” de ne demek; nerden çıkartıyorsunuz bunları?” sorusuyla karşılaşmaz mıydı?
Bu gece kaybol benle
Bu nedenle, “fikir” olarak Burcu Güneş’in yaptığı doğru ve mantıklı.
Kaan Gökman, Ulaş Ağce, Mus-T (bildiğimiz “musti”; bu DJ’ler böyledir; hem kendileri hem de isimleri fiyakalıdır) ve DJ Saint a.k.a Semih Tuncer’in (isimleri fiyakalı demiştik; ama bu kadar değil, çokça da formüllü; “as known as” ya da “also known as” formüllü) bambaşka bir şekle-hale-yola sokmaya çalıştığı “Ben Ateş Ben Su” şarkıları, “ben hızlı ben süratli” şiarıyla, ardından atlı kovalıyormuşçasına hababam dönüyor da dönüyor.
Yakalayana aşkolsun. Bu işlerdeki ölçü (“b.p.m” yani “beats per minute” yani “dakikada vuruş sayısı”) tavan yapmış resmen!
Bu da hem DJ’lerimizin hem de Burcu Güneş’in yüzünü güldürmüş olmalı.
Şekilde görülen bu DJ’lerin alayı, biz dinleyicilerin yüzünü güldürmekle ilgilenmediği kesin. Ama umudumuz “başrol”dekinde.
O inanılmaz “ses”e yazık ediyorsunuz sevgili Burcu Güneş; ne bu şarkılar, ne de bu kılıkları size uygun değil. Size yakışmıyor, bunlardan çok daha iyisine layıksınız.
Biz de öyle.
Ama bunun için bir şeyler yapmanız, daha çok çaba harcamanız, yeni kararlar vermeniz gerekiyor.
İşe Burak Akdoğu ile çalışmaktan vazgeçerek başlayın. “I want to feel your love / there’s nothing without you / here what I say, breathless without you” gibi cümleler, hem de bu çağda, fazlasıyla ayıp değil mi? Bunlar şarkı sözü değil! Yazan öyle kabul etse de, sizin itiraz etmeniz gerekir(di).
Ve siz de şarkı yazmaktan vazgeçin! Bunu kabul etmeniz biraz zor ama “dost eleştirmen” acı söyler. Yazdığınız şarkılar hiçbir şeye benzemiyor ve sizi aşağı çekip duruyor.
Siz bu sesle, bu vokal biçimiyle en tepede olmalıydınız. Yeter ki isteyin.