Naim Dilmener

Naim Dilmener

ndilmener@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Farklı “toplama” albümlerin arka arkaya yayınlanması, dahası çok ilgi görüp listeleri parsellemesi, bu tür albümlere de büyük bir ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.
Cebimizde paramız az-çok azken, artık yalnızca bir, bilemediniz iki şarkısı bize uyacak albümlere yaslanmak istemiyoruz.
DJ’lerin derlediği bu tür albümler, bu iş için biçilmiş kaftan işte. Her albümü madem alamıyoruz, bu tür şarkıların çaldığı yerlere madem gidemiyoruz, o zaman ne çalar-ne dinlerler, bari onu bilelim diyor ve paraya kıyıyoruz. Özhan Özal’ın “Dejavu In Istanbul” (Yeni Dünya) albümü, bu aralar yayınlanan bu tür albümlerin güzel bir örneği.
İlginç bir albüm; çok da sürprizi var. DJ’lerin şarkılarına el atmadan duramadıkları Sezen Aksu’nun, hem de “Olmaz Olsun” gibi ilk dönem başyapıtlarından biri, “radio edit” ve “club mix” adlı iki versiyon halinde yer bulmuş kendisine.
Sevelim sevmeyelim, eleştirelim-yerin dibine geçirelim fark etmez, her durumda yarattığı hit’ler nedeniyle hakkını teslim etmemiz gereken Altan Çetin de (“Yes sir, are you ready?” filan diyor ya da dedirtiyor “My Lady” adlı şarkıda) destek vermiş arkadaşına.
Aksu ve Çetin’in şarkıları dahil, bütün albüm o Opus’un, bütün dünyanın müzik zevkini sonsuza kadar lağvetmiş-imha etmiş “Live is Life” çizgisinde. Sanki bir stadyumdaymışız da, hem takımımızı destekliyor, hem (tabii ki “non stop” şeklinde) eğleniyormuşuz gibi.

Let’s dance
David Bowie’nin 80 ortalarında çağ açmış, dans müziğine çağ atlatmış şarkısı “Let’s Dance”in Hi-Tack’çe yapılmış cover’ı ile açılan “Dancing In The Sun” (Equinox) adlı albüm ise Berna Öztürk tarafından seçilmiş şarkıları ihtiva ediyor.
“Tarkan’ın baldızı” namıyla maruf Berna Öztürk, yaptıkları-ilgi alanları nedeniyle, aslında başka türlü anılmayı çoktan hak etmiş bir isim.
Rashit’in bomba gibi davulcusu Orkun Tunç’un (“imza”nın altını tam çizelim: “Executive Producer/Yönetmen Yapımcı”) desteği ile hazırlanan bu albüm, Cranberries’in “Zombie”sinin (bu sefer Andrew Spencer adlı ve muhtemelen adını ilk ve son defa duyuyor olduğumuz biri tarafından yapılmış) cover’ı ile devam ediyor ve dün-bugün arasında zik-zaklar çize çize, (kimbilir kim olan) Sander Van Doorn’un “Riff”i ile sona eriyor.
İyi bir albüm bu. Amacı başından belli ve seçtiği her şarkı-her ritm de, bu amaca yönelik. Amaç dans ettirmek(miş); bunu yaparken de, geçmişi de kucaklamak istemişler; kimsenin yakasını kurtaramadığı o “geçmiş güzeldir”i. Başarmışlar. Öztürk de, Tunç da.
Amacına son derece iyi bir şekilde ulaşanlardan biri de Ercan Saatçi. “Delphin Hotels” (rec by Saatchi) adlı (ve bu adla maruf otel zinciri için özel olarak yapılmış) üç disklik albüm, disklere verilen isimlerden de anlaşılacağı gibi (“De Luxe Collection”, “De Luxe Resort”, “World of Paradise”), kendisine rakiplerinden farklı bir “yer” ya da “kılık” biçen bir mekânın, bu iddiasının altını çizmeye çalışıyor.

Just for fun
Hakan Eren ve Ossi’sinin “Cahide Sayfiye” derlemesi de niyet olarak, yukarda sözü edilen albümlere paralel seyrediyor: Yaptıkları-ağırladıkları-programları nedeniyle çoğu kişi için vazgeçilmez, hatta kült bir mekân haline gelmiş Cahide Sayfiye için yapılmış, özel bir albüm bu.
Sezen Aksu bu albümde de “A1” koltuğunda. Albümün geri kalanı da çok kıymetli. Bir yandan Ayten Alpman, Gönül Yazar, Ayla Algan, Nil Burak, Uğur Akdora, Ayşe Mine ve Seyyal Taner gibi 70’li yılların kraliçeleri var; bir yandan da Yonca Lodi, Sadık Karan, Serhan Sokulgan ve Ebru Aydın gibi günümüzün “çok renkli” genç isimleri.
Hata hatta “Affetmem” adlı şarkıda, Zilli ile Funda yan yana; dün ve bugün, eski ve yeni ya da önce ve sonra anlamında -gibi.
DJ’lerden, DJ’lerin “gece”yi kurtardığından-kurtarabildiğinden bahsedip, Hüseyin Karadayı’yı anmamak olmaz. Karadayı’nın “You Dance From Turkey” (DMC) adlı son albümünde parlak fikirlerin-sıkı mix’lerin bini bir para.
Ferhat Göçer’i Ege Çubukçu’nun yanına koymakla kalmayan, bir de ikisine “İnleyen Nağmeler”i söyleten, memleketin gelmiş geçmiş en “baba” seslerinden, en sıkı “gırtlak”larından Melis Sökmen’e “Gemiler”i “okutan” ve bütün bunları yaptığı yetmezmiş gibi, bir de her biri gerçekten emek ve yaratıcılık isteyen remix’lere imza atan Karadayı’nın niyeti aslında belli: “Memlekette dans etmeyen tek kişi kalmasın!”
Eh, keşke olsa. Birbirimizin gözünü oyacağımıza, keşke bu DJ’lere kulak versek de hayatımız kurtul(a)masa bile, renklense.