11.08.2012 - 18:46 | Son Güncellenme:
Sinema yazarı Celil Civan tarafından kaleme alınan yazıda, edebiyat uyarlamalarından melodramlara, romantik komedilerden köy filmlerine kadar pek çok dalda ürün veren Metin Erksan filmografisi üzerinden İstanbul betimlemesi yapılıyor
Metin Erksan; Halit Refiğ, Lütfi Akad, Atıf Yılmaz gibi isimlerle beraber, Kemal Tahir’in görüşleri etrafında toplumsal konulara eğilen Ulusal Sinema akımının temsilcilerindendi. ‘Şoför Nebahat’ (1960), ‘Keloğlan’la Can Kız’ (1972) gibi popüler filmler yanında ‘Kadın Hamlet’ (1976) gibi deneysel çalışmalar da yapan yönetmenin ‘Sevmek Zamanı’ (1965) isimli filmi, Türk sinemasının başyapıtlarından biri olarak kabul ediliyor.
Acı Hayat: İstanbul’da evlenmek ‘Acı Hayat’ (1962), ticari başarısı yanında ele aldığı meseleyle de öne çıkar. Erksan bir söyleşisinde film için şöyle der: “Zaten filmde bir alegori de vardı. Evlenmek, ev bulmak... Yani bir evin içine girmek... Bir ev bulup içine giremedikleri için o kızla, o erkek ayrılıyor ve film oradan itibaren başlıyor.” Nitekim film bir melodram olsa da, toplumsal bir soruna değinir. Kahramanlar, alışkın olduğumuz gibi yanlış anlama yüzünden değil, maddi durumları elvermediğinden ayrılır.
Kasımpaşa limanında kaynakçılık yapan Mehmet (Ayhan Işık), zenginlerin gittiği kuaförde çalışan Nermin’le (Türkan Şoray) evlenmek ister. Çift için evlenmek, ev bulmakla aynı anlamı taşır. Mehmet ev bulmadan Nermin’le evlenmeyi kabul etmez. Sokak sokak İstanbul’u dolaşan çift, gelirlerine göre ev bulamaz. Beğendikleri evler pahalı, ucuz evlerse güzel değildir. İlk sahnelerden birinde çiftimizi yeni inşa edilmiş apartmanların önünde yürürken görürüz. Seyirci de Nermin gibi bu yeni apartmanlara bakacaklarını düşünür. Oysa Mehmet, “İşte şurası” deyince, kamera apartmanların olduğu tepeden aşağıya inip gecekondulara odaklanır. Bu kaydırma, İstanbul’un geçirdiği dönüşümü de gösterir: Eteklerinde gecekonduların yer aldığı tepelere, yeni apartmanlar dikilmektedir.
İnsanlar arasındaki farkın mekansal temsilleri, ‘Acı Hayat’ta da karşımıza çıkar: Mehmet’le Nermin ahşap evlerde oturur, mahalle hayatı yaşarlar. Nermin’i elde etmek için peşinden koşan Ender ise (Ekrem Bora) ailesiyle Göztepe’de bir konakta oturur.
Filmde öne çıkan diğer yer Kilyos’tur. Üst gelir gruplarının tatil mekanı Kilyos, filmde ıssız ve tekinsizdir. Ender, Nermin’i sarhoş edip Kilyos’taki yazlığa götürür. Filmin sonunda, zengin olup Nişantaşı’na taşınan Mehmet, Kilyos’ta eşi benzeri bulunmayan bir villa inşa ettirir. Geri dönen Nermin’e söylediği sözler, aşkını ifade ettiği gibi Kilyos’la temsil edilen mekana dönük eleştiriyi de içerir: “Bir evin ruhu olmalı... Böyle beton mezarlara lanet olsun! İçinde sen olmadıktan sonra n’eyleyim ben böyle evi!”
Suçlular Aramızda: Yalı ve gecekondu
‘Suçlular Aramızda’ (1964) melodram kalıplarıyla toplumsal eleştiriyi bir arada kullanır. Filmin hikayesi gerçek olaya dayanır. Yeniköy-Tarabya hattındaki köşkten kolye çalınır. Şaibeli yollarla zengin olmuş ailenin gelinine ait kolyeyi satmak için kuyumcuya giden hırsızlar, kolyenin sahte olduğunu öğrenir. Zengin ailenin oğlu Mümtaz’ı (Ekrem Bora) olayı basına ve polise duyurmakla tehdit eden hırsızlar ondan para koparmak ister. Hırsızlarla buluşan Mümtaz, Yusuf’u (Hakkı Haktan) öldürür ve parayla kolyeyi alır. Hırsızın ortağı Halil (Tamer Yiğit) hem polise yakalanmamak hem de Mümtaz’ın karısı Demet’e (Belgin Doruk) gerçekleri anlatmak ister.
Filmde mekansal tezat, Tarabya-Yeniköy hattındaki yalılarla hırsızların yaşadığı Büyükdere’deki gecekondu mahallesi arasındadır. Yozlaşmanın karşısındaysa Büyükdere’deki gecekondu mahallesi durur. Yokluk ve sefalet öne çıkar ama iyilik ve yardımseverlik burada geçerlidir.
Sevmek Zamanı: Büyükada’da Aşk
Bugün efsane olan ‘Sevmek Zamanı’ (1965), çevrildiği yıllarda ne seyirciden ne de Erksan’ın deyişiyle ‘entelijansiya’dan rağbet görür. Oysa film, geleneğimize özgü bir hikaye anlatır: Surete aşık olma... Büyükada’da bir yalıyı boyayan Halil (Müşfik Kenter), başka bir yalının duvarındaki resme aşıktır. Resim, yalının sahibinin kızı Meral’e (Sema Özcan) aittir. Bir gün yalıya gelen Meral, Halil’i görür ve tutkusunu fark eder. Halil’in aşkından etkilenen Meral, genç adamı sureti değil, gerçeğini sevmeye ikna etmek ister ama bunu başaramaz. Halil gerçek Meral’i değil, resmini ister.
‘Sevmek Zamanı’, toplumsal eleştirileri yanında bir İstanbul filmi olarak öne çıkar. Özellikle Büyükada, filmde önemli yer tutar. Zenginlerin tatil yeri Büyükada, film boyunca yağmurlu, kasvetli ve ıssızdır. Yaz boyunca ortada görünmeyen boyacılar, tamirciler, işçiler adaya kışın, zenginler yokken gider. Fakat Büyükada toplumsal eleştiriye olduğu kadar Halil’in ruh haline de uygundur. Meral’in suretine aşık olan Halil, hem Meral’den ayrı dünyada yaşar, hem de ada gibi içine kapanık ve kasvetlidir.