18.08.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
SENEM AYDIN
Cemre Gümeli, ‘Tatlı İntikam’la başladığı ekran serüvenine, ‘Elimi Bırakma’ dizisiyle devam ediyor. Bir yandan da Kumbaracı50’de geçtiğimiz sezon başlayan ‘III. Richard’ oyunuyla adından söz ettiren Gümeli’yle, oyunculuk serüvenini, projelerini ve sektördeki ‘güzel kadın’ ön yargısını konuştuk.
- ‘Elimi Bırakma’, üçüncü dizi projeniz. Kariyerinizde her şey istediğiniz gibi ilerliyor mu?
Yer almaktan çok mutlu olduğum bir projedeyim... Senaryomuz kuvvetli ve başta yönetmenimiz Sadullah Çelen olmak üzere, beraber çalıştığımız herkes işinin ehli. Kumbaracı50’de geçtiğimiz sezon başlayan ‘III. Richard’ oyunumuz da devam ediyor. Çalışıp, ürettiğim bir dönemdeyim ve mutluyum. Her şey yolunda.
- Şanslı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Özellikle kamera önü kariyerimin başlangıcını düşündüğümde, kendimi şanlı görüyorum. Amerika’dan döndükten birkaç ay sonra ‘Tatlı İntikam’ gibi iyi bir işle dizi serüvenine başladım. Bir de şans faktörünün her zaman var olduğunu düşünüyorum. Doğru zamanda, doğru yerde bulunmak bile güzel fırsatlar çıkarabiliyor.
- Medya iletişimi ve sanat yönetimi okumuşsunuz. Oyunculuk hayatınıza nasıl girdi?
Küçüklüğümden beri bir şekilde oyunculuk hep hayatımdaydı. Meslek olarak yapmaya karar verdiğimde, lise sondaydım. Her ne kadar üniversitede okuduğum bölümler oyunculukla alakalı değilse de, bana farklı bakış açıları kattı. Zaten dersler dışındaki tüm vaktimi eğitim almaya adamıştım. Tiyatro, hep merkezdeydi. Amerika’dan döndüğümde, ilk işimle beraber kamera önüne geçtim.
- ‘Elimi Bırakma’nın senaryosunda sizi çeken ne oldu?
Okuduğumda ilk dikkatimi çeken, doğallık ve gerçeklik olmuştu.Her karakterin inişleri-çıkışları, istekleri, pişmanlıkları ve hayalleri var. Tıpkı bizlerin de hayatında olduğu gibi... Bunun yanında güzel ve seyircimizin izlerken kendinden çok şey bulabileceği bir hikaye...
- ‘Tatlı İntikam’da kendinizinden büyük bir karakteri canlandırdınız. Cansu nasıl biri?
‘Tatlı İntikam’da, Simay anneydi. Cansu, taban tabana zıt bir karakter. Annesiyle zor zamanlar geçirdikten sonra aile olmayı ilk defa Azra’larla hissetmiş. Kemal’in ölümüyle başlayan olay örgüsü, haliyle Cansu’yu da çok etkiliyor. Annesinin dominantlığının etkisinde kalsa da, sabrı taşınca karşı karşıya gelebiliyorlar.
- New York’ta work-shop’lara katılmışsınız. Yurt dışında oyunculuk yapmak hayallerinizi süslüyor mu?
Oyunculuk, benim için sadece bir meslek değil, aynı zamanda okuyup araştırmayı sevdiğim ve merakımın olduğu bir alan. Sonu yok, bu yüzden kendimi sürekli geliştirmek ilk hedefim. Tabii ki film yapmak ve yurt dışında da şansımı denemek istiyorum.
- Hırslı mısınız?
Başkalarıyla yarışıp, hırslanmanın insanı anlamsızca yorduğunu düşünüyorum. Ben, sadece kendimi zorlamayı seviyorum.
‘Aşk, yenilenmek ve ilham demek’
- Cansu, aşk için gözünü karartan biri. Siz neleri göze alırsınız?
Cansu konu aşk olduğunda, bana göre daha duygusal ve fevri. Bense sakinim, duygularım ön planda olsa da mantığım devre dışı kalmaz. Yine de aşk kıymetli bir şey, o yüzden göze alacağım çok şey var.
- Aşk tanımınız nedir?
Sanırım benim için yenilenmek ve ilham demek. Hayatımızın her yerinde olabildiğine inandığım bir duygu. Heyecan ve motivasyon kaynağı.
- Güzel ya da yakışıklı olduğu için oyunculuğa adım atanlar var. Siz hiç ‘güzel kadın’ ön yargısıyla karşılaştınız mı?
Evet, böyle bir eğilim var maalesef. Bir insan kendini geliştirmedikten sonra güzelliğin bir şey ifade ettiğini düşünmüyorum. ‘Güzel kadın’ olarak anılmaktansa, oyunumla ve performansımla akıllarda kalmayı tercih ederim. Bu motivasyonun da insanı, kendini geliştirmeye ittiğini düşünüyorum. Bu ön yargıyla karşılaştım ama önemsediğim bir konu değil.