Yıllar önce, Midilli Ayvalık belgeseli çekerken, Midilli Adası’nda bir aya yakın kalmıştım. Sonra bir tatilimde bir hafta kaldım; birkaç gün geçirdiğim belki on gidişimi hiç saymıyorum. Severim ben bu adayı. Böyle “eğlence eğlence” diye bağıran bir havası yoktur. İnsanı sakin, iklimi aşağılara göre daha dayanılır durumdadır. Rüzgârı esti mi eser; hem de bizim taraf “el uzatsam ulaşırım” kadar yakındır...
Midilli Adası, Edremit Körfezi’nin tam batısını kaplıyor. Biz “Midilli” diyoruz, Yunanlılar “Lesbos” diyorlar, o “b” harfi de “v” olarak okunduğundan “Lesvos” olarak söyleniyor. “Mytilini” ise adanın başşehri.
Midilli aslında çok bizden
Midilli. Girit ve Euia’dan sonra, Yunanistan’ın üçüncü büyük adası. “Kendine yeten” ender adalardan biri. Tarım ve hayvancılık yapılıyor, zeytin ve zeytinyağı üretiminde dünyanın önde gelen markalarına ev sahipliği yapıyor. Ayrıca şarapçılık ve şu meşhur kızlı “Mini” marka uzolarıyla nam salmış. Limanın olduğu şehir Mytilini’den, Atina’nın Pire Limanı’na ve diğer adalara seferler düzenleniyor. Ayrıca Türkiye’den de her gün feribot geliyor. Midilli halkı, perşembe günleri Ayvalık pazarına gitmeyi âdet edinmiş; o gün feribot seferleri daha fazla. Bir de mavi yolculuk yapan gemileri ve adanın havaalanı olmasını da göz önünde bulundurursak; Mytilini çoğunlukla hareketli.
Yerleşimin M.Ö. 10. yüzyıla kadar uzadığı Midilli’nin karşı kıyıyla ilişkisi, son derece girift. Ada, Osmanlı topraklarına 1462 yılında katıldı. Yıllar boyunca Kaptanpaşa Eyaleti’ne bağlı bir sancak olarak yönetildi. 1913 Londra Antlaşması ve 1923 Lozan Antlaşmaları ile de Yunanistan’a bırakıldı. 20. yüzyılın başında, nüfus yavaş yavaş yer değiştirmeye başladı. Birinci Dünya Savaşı ile hızlandı; 1922’de yapılan mübadele ile, Midilli’deki Türk nüfus, karşı kıyı Rumları ile yer değiştirdi.
Bu kez günlük turumuzu, Orhan Türker rehberliğinde yapma şerefine eriştim. Orhan Bey’in önderliğinde Ada’da dolaşmak bambaşka bir keyifti. Grubumuzun bir diğer “çok önemli siması” da, Burgazlı Ioanis Galiçi idi. Bizim “Yanis Abi”. Ne konular tükendi, ne Ada’nın anlatacakları...
Sappho’nun şehri
Midilli, malumunuz, meşhur yazar-şair Sappho’nun adası. Ada’nın arka tarafında, Eressos’da yaşamış. Her yaz dünyanın her yanından kadınlar ve genelde kadın sevgilileri Eressos’a akın ediyorlar. Duvarlar onun şiirleri ile dolu; Sappho’lu çay fincanları ve tişörtler, kalemler, onun kitapları her yerde.
Eressos’un plajları da mükemmel, ama bu kez göremedim. Gece yemek yediğimiz harika lokantanın dışından koyu seyrettim. Esra Yalazan denizden taş topladı, Güngör Uras tatlı diliyle anlattı, Harun Simavi laptop’ını hiç bırakmadı, Güneri Cıvaoğlu tam kıvamındaydı. Gemiye gidip, yola koyulurken Ada’ya içimden, en sevdiğim Sappho şiiriyle veda ettim. Liman ışıkları önümde uzaklaşırken, “Ne pranga durumu var, ne de kan kusuyorum; ama yaza gene görüşüşüz” dedim...
Nasıl gidilir?
Kulağı tersinizden göstermek isterseniz, Atina’dan uçakla! Normal koşullarda, Ayvalık’tan feribotla 2 saat sürüyor. Schengen vizesi gerekli. Fakat Mavi Yolculuk grubuna dahil olursanız, vizesiz günübirlik giriş yapabiliyorsunuz.
Ne yapılır?
*Günlük gitmiyorsanız, en güzeli arabayla karşıya geçmek. Yok arabasızsanız da, çok uygun fiyatlara araç kiralayabiliyorsunuz. Öneririm, zira otobüslerle Ada içinde dolaşmak pek keyifli olmuyor.
* Antik kalıntılar iç açıcı değil; boş verin. Sadece 10 bin kişilik tiyatrosu güzel, yazın da çok aktivite var.
* Osmanlı hamamı kalıntılarını görebilirsiniz.
* Midilli ve Sigros Kaleleri’ni atlamayın.
* Batı ucundaki Sigri ve Erossos’a mutlaka gitmek lazım. Hatta orada tatil yapmak, Türkiye sahillerinden daha ucuz, uzunca kalıp kafa dinlemenizi öneririm.
* Molivos mükemmel bir şehir. Yaz akşamları çok renkli oluyor.
* Ada bir termal cenneti. Methini çok duydum.
* Alışveriş için bizde olmayan pek bir şey yok. Ben bu sefer zeytinyağlı sabun, zeytinyağı, sardalya, sakız likörü ve uzo aldım.
Ne yenir?
Bolca balık ve deniz ürünleri. Eftalou Restaurant, şahane bir deniz ürünleri lokantası, bu sefer gidemedim. Bir de Molivos’da “The Captain’s Table” diye bir lokanta var, enfes bir yer. Sahibi Avustralyalı bir hanım, kocası Adalı. Hanımın annesi, söylentilere göre “asıl Shirley Valentine”. Ben oradaki Molivoslu sanatçılardan duydum.
Nerede kalınır?
Her bütçeye uygun birçok otel var. Benim bir aylık kalışımın bir bölümü “Princess Hotel”de gerçekleşti. Midilli’de eski bir şato, üstelik hemen plajın yanında. Onun dışında Aphrodite Beach Hotel ve Sunrise Hotel’i şiddetle öneririm. İnternetten rezervasyon yapmanız çok kolay. Temmuz ve ağustos, Midilli’nin en kalabalık zaman.