-Ünlü sanan oluyor.
-Yazdığım yorumlar en başa çıktığı için ‘yine mi sen?’ diyen oluyor.
-‘Senin neden mavi tikin var?’ diye sorgulayanlar oluyor.
-‘Bana nasıl mavi tik alırız’ diye tanıdığım tanımadığım mesaj atıyor.
-Takipçi ve beğeni paketleri teklif ediliyor.
-Çekilişlere sponsor olmam için diğer kutum doluyor.
-‘Bunu hikayende paylaşır mısın?’ diye mesaj atan tanımadığım akrabalarım çıkıyor.
-Eklediğim herkes geri ekliyor.
-Firmalar paket yolluyor, reklam teklif ediyor.
-Önüne gelen para ve kıyafet istiyor.
-Sahte hesaplardan linç eden oluyor.
-Stalk yapamıyorum çünkü hikaye görüntüleyenlerde dikkat çekiyorum.
-‘Bu linke tıklamazsan hesabın 24 saatte kapanacak’ diye mesaj atan dolandırıcılarla mücadele veriyorum.
Ne çektin be Emre…
Meraklısına cevaplar buradan…
-‘Ünlü’ ve ‘tanınmış kişilik’ arasında kocaman bir fark var.
-Çok yorum yazan biri olmasam da evet doğru ama en tepede çıkması benim sorunum değil. Sorunu olan Instagram’a açıp sorabilir.
-Canlı Masa programını sunduğum için, ulusal gazete ve dergilerde yaptığım röportajlar için, pandemide ünlü ve fenomenle yaptığım canlı yayınların çok fazla basın yansıması olduğu için mavi tikim var. İha’ya bile haber olmuş. Bir dahakine size danışmalarını söylerim.
-Ben sosyal medya danışmanı değilim, Instagram ofisinde çalışmıyorum. Nasıl mavi tik alacağınızı bilmiyorum. Mavi tik alacak kalibredeyseniz ayarlardan kimliğinizle beraber doğrulama başvurusu yapabilirsiniz.
-Instagram benim işim ya da odağım olmadığı için satın alma beğeni ve takipçiye gerek var mı? Olanı yetiyor, her gün de artıyor. Ama sağlam çekilişlere sponsor olmak organik takipçi kazanmak için iyi bir yol.
-Kişisel profilimde alakalı alakasız paylaşmam için gelen her görseli bana takipçi kaybettirdiği ve insanları sıktığı için görmezden geliyorum.
-İyi yanları da var tabii. Tanışmak istediğim insanları eklediğimde geri takip alma oranım neredeyse %100.
-Bir iyi yanı da firmaların paket yollama isteği. İyi olduğuna inandıklarımı olumlu karşılayıp eve gelince paylaşıyorum. Gelen paketlerin de tamamına yakınını sevdiklerime ya da çevreme dağıtıyorum. Ücretli reklam şimdilik kabul etmiyorum.
-Kimliği belirsiz hesaplar para istiyor. Yardımlarımı çevremde ihtiyacı olanlara elimden geldiğince yaparak bana düşen görevi yerine getiriyorum. Keşke her isteyene para gönderecek süper kahraman olabilsem…
-Stalk yapmak zor oluyor. Mavi tik ister istemez göze çarpıyor. Sahte hesabım vardı şifresini unuttum. Şimdilik stalklamayı rafa kaldırdım.
-Hesabımı kapatmakla tehdit edenler var, dilerim kapatamazlar. Benim size ne kötülüğüm oldu yahu…
KISITLAMALAR ARTTIKÇA İNOVASYON ARTTI
Pandemi kısıtlamaları arttıkça fikirler de çoğalıyor. 'Mekanlar kapandı, iş yapamayacak' derken paket servis modeli aldı başını gidiyor. Servisinden kutulanmasına, hatta poşetine kadar şahane tasarımlar var. İnovatif fikirler de cabası. Restoranların eve servis kutularında çıkan QR kodları okutunca mekanlarında çalan müzik listeleri açılıyor, bu şahane.
Bazı mekanlar işi abarttı; yılbaşı gecesi eve eğlence ekibi servis edenler mi dersiniz, evleri işletmeye çevirip insanlara randevu verenler mi… Bunlar destekleyeceğim fikirler değil, ama ‘çaresizseniz çare sizsiniz’ sözü geliyor aklıma.
Ölçek fark etmeksizin krizi fırsata çeviren işletmeler bırakın zarar etmeyi, maliyetleri de düşürerek öncesinden de iyi kâr edebiliyorlar. Gece 12’ye kadar kesintisiz hizmet verildiği için efor da aynı şekilde arttı. Kafama en çok dert ettiğim motokuryeler oluyor. Siparişi zamanında ve eksiksiz yetiştirme stresinde oldukları için onlara ekstra sorumluluk yükleniyor. Anlayışlı olalım ve eve sipariş getiren tüm motokuryelere az çok bahşiş vermeyi unutmayalım lütfen.
Müzik sektörünü yaşatmak için artık canlı yayınlarda bedava konser verilmemeli
Müzik sektöründe pandeminin olumsuz efekti hala devam ediyor. Müzisyen arkadaşlarımızın enstrümanları sattığı haberleri çok üzücü. Orkestraların patronu öncelikle solistleridir. Birikimi yeterli ve uygun olan solistler orkestra üyelerinin geçimini sağlayacak kaynağı ayırıyor.
Bunun dışında dijital konser işleri kısa vadede kalıcı bir çözüm olmasa da zamanla oluşacak kullanıcı alışkanlığıyla güzel kazançlar elde edilebilir, en azından sektöre geçim için kaynak yaratabilir bir model.
Sanatçıların pandemide moral olsun diye canlı yayınlarda yaptığı ücretsiz konserleri artık gelir elde edecekleri dijital platformlara taşımaları gerek. Yapımcıların yönlendirmesiyle menajerlere çok iş düşüyor.
Yolun açık olsun 'Şans' olsun
Dünyanın en ilginç terfi hikayesinden bahsedeceğim size. Olay birkaç hafta önce gerçekleşiyor. Rusya’da bir atık arıtma tesisinde çalışan işçilerin dikkatiyle çöp poşetlerinden birinin hareket ettiği fark ediliyor. Poşetin içinden bir kedi çıkıyor. Aynen anladığınız gibi; birisi kediyi almış ve poşete bağlayarak çöpe atmış. Hayvanlara yapılan bu işkenceleri gördükçe dünyanın sonu gelsin istiyorum.
Bu kedicik çok şükür kurtuluyor, muayenesi yapılıyor ve kentin Çevre Bakanlığı tarafından sahipleniliyor. Bakanlık bu kediciğin adını oylamaya sunarak ‘Şans’ koyuyor ve gayri resmi olarak Çevre Bakanı Yardımcılığı görevi veriliyor. Dünyayı hayvanlar kurtaracak. Yolun açık olsun Şans…
Gülben Ergen albümüne illa bir kusur bulacaksam: ‘Neden 10 değil de 9 şarkı?’
Gülben Ergen markasını en iyi yöneten ünlü isimlerin başında gelmiyor mu? Yıllardır her dönem gündemde olmayı başarıyor. Uzun zamandır yaşadığı karakter olgunluğunu seviyor; laf atmaktan uzak, üretmeye yakın duruşunu takdir ediyorum.
9 şarkılık yeni bir albümü daha diskografisine katan sanatçı albümle aynı ismi taşıyan çıkış şarkısı ‘Seni Kırmışlar’ ile şu an her yerde… ‘Ben Buralardan Gidicem’ de hızlıca ön plana çıktığı için çok geçmeden o da kliplenecektir.
Gelelim benim yorumlarıma;
-Favorim hareketli şarkılardan ‘Bize De’. Enerjik şeyler dinlemek iyi geliyor.
-Şarkı okumalarını çok beğendiğim hatta biraz abartayım her hecesine kadar başarılı bulduğum albüm bu yönüyle sanatçının ustalık eseri olmuş.
-Albümün arka kapağında söz müzik sahiplerinin kocaman puntolarla yazılması alkışlanır.
-Fotoğraflar tam anlamıyla çok cool. Alaturka hiçbir esinti yok. Şayet benim de alaturka görmeye artık tahammülüm yok.
-Ama… düzen ve simetri takıntımdan olabilir, albümdeki şarkı sayısının 9 yerine 10 olmasını isterdim.
-Bir de acaba dediğim şey ‘İbo Show’a konuk olma tarihini albüm çıktıktan sonraya mı denk getirseydi’ oldu. Müziğin olduğu başka bir tv programı olmadığı için İbo Show müzik adına çok önemli.