HIV (İngilizce: Human Immunodeficiency Virus/İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü), AIDS’e yol açan virüstür. Bağışıklık sistemine yavaş yavaş nüfuz ederek vücudun enfeksiyonlara karşı direncini yok eder ve bireyi çeşitli rahatsızlıklara karşı korunmasız hale getirerek sonunda ölümüne sebebiyet verir. AIDS, HIV enfeksiyonunun son aşamasıdır ve bu süreçte ölümcül enfeksiyonlar ve kansere sıklıkla rastlanır.
Kanında HIV taşıyan kişiye ‘HIV pozitif’ veya ‘HIV enfeksiyonlu’ denir. Kavram bütünlüğü sağlamak açısından yaygın olarak HIV/AIDS birleşik terimi kullanılır. Bu kişiler aynı zamanda kanında antikor bulunan anlamında sero (anti-HIV, veya bilinen ismiyle ELISA testi) pozitif kişilerdir. Ancak ilk bulaşma döneminde seronegatif kişiler, enfeksiyon taşıyan kişiler olabilirler.
HIV virüsü kana bulaştıktan sonra uzun yıllar belirti vermeyebilir ve kişi kendini iyi hissedebilir. Bazı vakalarda, HIV pozitif bir kimsenin 8-10 yıl AIDS’e yakalanmadığı görülmüştür. Bulaşma gerçekleştikten en az üç ay sonra yapılan ELISA testleri en doğru sonucu verir.
AIDS ne demektir?
Her HIV taşıyıcısı, aynı zamanda AIDS hastalığı geçiren kişi demek değildir. AIDS, taşıyıcı bir kimsenin HIV nedeniyle ciddi enfeksiyonlardan birini geliştirmiş ya da kan testleriyle ölçülebilen bağışıklık sistemi hücrelerinin virüs tarafından yüksek düzeyde tahrip edilmiş olmasıyla tanımlanabilir. Kesin tedavisi yoktur. Ancak ilaçlarla büyük oranda kontrol altına alınabilir ve HIV pozitif bireyler uzun yıllar sağlıklı bir şekilde hayatlarını sürdürebilir.
Belirtileri nelerdir?
HIV bulaştıktan sonra, AIDS hastalığı belirtileri kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre birkaç yıl içinde, hatta bazen daha uzun süre sonra ortaya çıkar. Vücutta çeşitli hücrelere, özellikle CD4T kan hücrelerine yerleşerek çoğalır.
Zarar gören CD4T hücreleri azalır ve bağışıklık sistemi yıkıma uğrar. Vücut direnci zayıflayan hastada bazı hastalıklar belirir. Ayrıca lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride tekrarlayan uçuk, yara ve lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal ve öksürük görülür. Tüberküloz, pamukçuk, diğer bakteri, mantar, protozoan hastalıkları ve fırsatçı enfeksiyonlar ortaya çıkar. Kaposi sarkomu ve bazı lenfomalar da HIV enfeksiyonunu düşündüren önemli belirtilerdendir. Kesin tanı için anti-HIV (ELISA) testi yapılır.
Bulaşma yolları nelerdir?
- Cinsel ilişki
- Kan veya kan ürünlerinin transfüzyonu (nakli)
- İğne batması ve açık yaradan HIV ile temas
- İntravenöz (damar içi) ilaç kullanıcıları, uyuşturucu bağımlıları
- Perinatal geçiş (anneden bebeğe)
- Hasta veya taşıyıcı anneden bebeğe hamilelik döneminde, doğum sırasında geçiş
- Hasta veya taşıyıcı anneden bebeğe doğum sonrası süt yoluyla (emzirme) geçiş.
Kuluçka dönemi ne kadar sürer?
HIV vücuda girdikten sonra kuluçka süresi
1-6 haftadır. Bu tabloya Akut Retroviral Sendrom denir. Grip benzeri, ateşli bir hastalık tablosu gelişir. Bu tablo, geçici ve birkaç hafta içinde kendiliğinden sınırlanan bir enfeksiyon şeklindedir.
Bu dönemden sonra, hiçbir belirti ve bulgu vermeksizin yıllarca (3-15 yıl) belirtisiz evrede seyreder ve bulaşıcılık özelliğini sürdürür. Bu dönemde yapılacak testle HIV saptanır.
AIDS’e dönüşme süreci ve tanı
HIV-AIDS tanısı, basit bir kan testiyle konur ancak bu hastalığın, akla gelmesi gerekir. Teşhis için, ELISA yöntemiyle kanda Anti-HIV testi istenir. AIDS hastalığı belirtileri, yani HIV ile bulaştıktan 3-15 yıl sonra görülen hastalık kompleksi ise şu şikayetlere yol açar: Ateş, halsizlik, kilo kaybı, uzun süren ishal, deri döküntüleri, deride lekeler, lenfadenomegali (lenf bezi büyümeleri), ağızda yaralar, uçuk, nefes darlığı, uzun süren kuru öksürük ve diğer fırsatçı enfeksiyon ile kanserlerin belirti ve bulguları...
Korunmak için neler yapılmalı?
- En yaygın geçiş yolu korunmasız cinsel ilişkidir. Bu nedenle, HIV’den korunmada tek eşlilik en önemli önlemlerdendir. Güvenli olduğu bilinmeyen bir partnerle cinsel ilişki, çok eşlilik, anal veya homoseksüel ilişki gibi cinsel yaşam, en sık geçiş yolunu oluşturmaktadır. Prezervatif kullanımı önemli bir engelleyici yöntemdir.
- Damar içi uyuşturucu kullanımından kaçınmak, bu mümkün olmadığında tek kullanımlık enjektörleri kullanmak.
- HIV ve AIDS edinmiş kişinin kullandığı kesici-delici aletleri (jilet, diş fırçası, tırnak makası vs.) ortak kullanmaktan kaçınmak.
- Hamile kalmadan veya hamilelikte test yapılarak bebeğe geçiş için önlem almak.
- Kan nakillerinde mutlaka test yapmak.
HIV-AIDS’e maruz kalan kişiler, aile bireyleri, eşleri, çocukları, anne-babaları, okul veya iş arkadaşlarıyla belirli korunma önlemlerine uymak koşuluyla, sağlıklı ve normal bir ilişki sürdürebilir.
HIV; dokunmak, tokalaşmak, sarılmak, gözyaşı- ter- tükürük gibi sekresyonlara maruz kalmak, aynı havayı solumak, aynı ortamda bulunmak, banyo, havuz ve tuvaleti ortak kullanmakla bulaşmaz.
Tedavi edilebilir
Günümüzde, HIV enfeksiyonu tedavisi geçmiş yıllarda olduğundan çok daha etkin bir şekilde yapılabilmektedir. Gerek, HIV tedavisinde kullanılan ilaç sayısının, çeşidinin ve etkinliğinin artması, gerekse ortaya çıkan enfeksiyonların tedavisindeki gelişmeler sayesinde, daha etkin tedavi yöntemleri bulunmaktadır.