Riskleri nelerdir?
Hipertansiyon ciddi bir durumdur. Kendi başına öldürücü değildir; fakat tedavi edilmediğinde sonuçları öldürücü olabilir. Kalbi zorlayarak, yetmezliğine neden olabilir. Buna ilaveten, hipertansiyonlu hastalar kanama ve beyindeki kan damarlarının trombozuna (pıhtılaşma, inme) diğerlerinden daha kolay yakalanırlar. Hipertansiyon ayrıca koroner arter hastalığına da büyük katkıda bulunur ki, bu hastalık sanayileşmiş toplumlarda ölümlerin başlıca nedenlerinden biridir.
Belirtileri
Hipertansiyonun belirtileri; baş ağrısı, çarpıntı, yorgunluk, bulantı ve dengesizliktir.
Tedavisi
‘Medeniyet hastalığı’ olarak da adlandırılan hipertansiyon, pek çoğumuzu etkisi altına alan ciddi bir hastalıktır. Öyle ki, her beş kişiden biri bu hastalıkla savaşıyor. Hipertansiyon, sinsi sinsi geliştiği için kan basıncı yüksekliği hiçbir yakınma yaratmasa bile organlarda önemli hasarlar oluşturarak, yaşamı tehdit edebiliyor. Tüm hastalıklarda olduğu gibi hipertansiyonda da erken tanı son derece önem taşıyor. Tansiyonun normal seviyelere düşürülmesinde yaşam tarzının düzenlenmesi ilaç tedavisi kadar önem taşıyor. Hipertansiyondan uzaklaşmak için,
- Tuz tüketimini azaltın.
- İdeal kilonuzu koruyun.
- Tempolu yürüyüş yapın.
- Bol sebze, az yağ tüketin.
- Sigara ve alkolden uzak durun.
- Stresin esiri olmayın.
İlaç kullanımı
Hipertansiyon tedavisi ömür boyudur. Kullanılan ilaçlarla, kan basıncı normal sınırlara düşer ancak tedavi kesilirse, kan basıncı yine eski değerlerine ulaşacaktır. Bu nedenle tedaviye ara verilmemelidir. En az yılda bir kez doktor kontrolüne gidilmelidir. Bazı özel durumlarda hipertansiyon, bir böbrek hastalığına veya hormon artışına bağlı olabilir. Bu durumlarda böbrek hastalığının veya hormonal bozukluğun tedavisiyle kan basıncı düzelebilir veya en azından az sayıda ilaçla, daha rahat kontrol edilebilir hale gelebilir.
Sınıflandırması nasıldır?
Hipertansiyon sıklıkla, nedenine göre sınıflandırılır. Buna göre iki tip vardır; esansiyel (primer) hipertansiyon ve sekonder hipertansiyon. Hipertansiyon vakalarının yaklaşık yüzde 90’ı, nedeni (etiyoloji) bilinmediğinden primer ya da daha doğru bir deyimle ‘esansiyel hipertansiyon’ olarak adlandırılır.
Hipertansiyon vakalarının geriye kalan bölümüne, yani yaklaşık yüzde 10’una bu durumun nedeni bilindiğinden ‘sekonder hipertansiyon’ denir. Böbrek kökenli olan (renal) hipertansiyon bunların en yaygın olanıdır.