Dr. Jan Klod Kayuka

Dr. Jan Klod Kayuka

jan.klod@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prostat kanseri, erkeklerde akciğer kanserinden sonra en çok teşhis edilen habis tümör türüdür. Genelde 50 yaş sonrası erkeklerin hastalığıdır. Teşhis konulanların yüzde 90’dan fazlası, 60’tan daha yaşlıdır. Nüfusun ortalama yaşının artmasıyla, ülkemizde hastalığın sıklığı artmaktadır. Yaşı 70’in üzerinde olan erkeklerin yüzde 30’unda gizli prostat kanseri vardır. Bu tümörlerin sadece bir bölümü herhangi bir zamanda daha hızlı büyümeye başlar ve tedavi edilmesi gereken tehlikeli bir hastalığa dönüşür. Bu kanser türünün sebepleri şu ana kadar kesin olarak ortaya konulamadı ancak üç kesin risk faktörü bulunuyor:

Haberin Devamı

- Yaş (Yaşlandıkça görülme riski artar)

- Genetik (Ailesinde, özellikle birinci derece akrabasında prostat kanseri olanlarda risk daha yüksektir)

- Irk (Amerika, siyah ırkta yüksektir)

Bu hastalık, Afrikalı erkeklerde, beyaz tenli veya Asyalı erkeklerden daha sık görülür. Avrupa ve Kuzey Amerika’da nispeten daha sıktır. Doğu Asya’daysa az rastlanır. Bu nedenle, yaşam tarzı ve hayat şartları, hastalanma riskine etki edebilir diye düşünülür. Bol yağlı ve az fibrinli beslenme, muhtemelen prostat kanserinin oluşmasını kolaylaştırmaktadır.

Prostat kanseri sinsi seyredebilir. Hiçbir belirti vermeyeceği gibi, hastalar idrar yapmayla ilgili problemler, menide veya idrarda kan, sırt, bel, kalça ve uyluk ağrılarıyla doktora başvurabilir.

İdrar yapamama, idrar yapmaya başlamada ya da durdurmada zorlanma, sık sık idrara çıkma, geceleri idrara kalkma, idrar akımında zayıflama, kesik kesik ve zorlanarak idrar yapma, ağrılı idrar yapma sorunları vardır. Bu belirtiler, kanser dışı nedenlere de (prostat büyümesi, enfeksiyon) bağlı olabilir.

Kanseri teşhisi

Prostat kanseri, genellikle ileri evrelere kadar belirti vermeyebilir. Çoğu zaman, kandan bakılan PSA testindeki yükselmeyle veya rektal muayeneyle saptanır. Rektal muayenede ürolog, prostatın dış yüzeyinde tümör açısından şüpheli herhangi bir sertlik ya da düzensizlik olup olmadığını kontrol eder.

Prostat kanseri teşhis edilen hastaların yüzde 25’inde PSA düzeyi normal sınırlarda olmasına rağmen, teşhis parmakla muayenede saptanan sertlik ve düzensizlikle konulur. Bu nedenle 40 yaşından sonra her erkeğin yılda bir kez üroloji doktoruna gitmesi lazım.

Haberin Devamı

PSA, erkeklerde prostat bezinden salınan ve spermin sıvılaşmasını sağlayan bir enzimdir. Esas olarak, prostatın kanallarını döşeyen ve içini oluşturan hücrelerden salgılanır. Çok düşük miktarlarda pankreas ve tükürük bezlerinden de salgılanır. PSA’nın spermdeki konsantrasyonu, kandaki seviyesinin milyon katı kadardır. Kanda yükselmesi, prostat kanseri açısından önemlidir.

Hastanın PSA kan testi ve/veya makattan parmakla muayene sonuçlarına göre, prostat kanseri olasılığı söz konusuysa, tüm batın ultrasonografisi ve multiparametrik prostat MR’la tanı desteklenir. Şüphenin biyopsiyle onaylanması gerekir. Prostat kanserine, prostat bezine yapılan bir veya birden fazla biyopsi sonucunda tanı konulur. Biyopsi, hastada var olan iyi huylu prostat büyümesi, kanser veya diğer medikal problemleri belirler. Biyopsi sırasında, iğne yardımıyla rektumdan girilerek, prostat dokusundan birkaç ufak parça örnek alınır. Bu doku örnekleri, mikroskop altında incelenir, kanser hücreleri varsa tespit edilir.

Haberin Devamı

Tedavi seçenekleri

Tedavi; kanserin büyüme hızı, yayılım durumu, hastanın genel hali ve uygulanacak tedavinin etkinliğinin yanı sıra, olası yan etkilere bağlı olarak farklı şekilde düzenlenebilir. Eğer erken bir evredeyse, tedavi yerine takip önerilebilir.

Cerrahi, prostat kanserinde en yaygın ve etkili tedavidir. Robotik, laparoskopik ve açık cerrahi yöntemler mevcuttur, cerrah tekniği hastaya göre tercih eder. Cerrahi yaklaşımda amaç, prostatın tamamının alınmasıdır. Uygun vakalarda prostat çevresinde bulunan ve peniste sertleşmeye yardımcı olan sinirler korunabilir.

Erken evre prostat kanserinde tercih edilen ameliyat, laparoskopidir. Yine erken evrede radyoterapi de uygun hastalarda bir tedavi seçeneğidir. Laparoskopik cerrahi, hastaya konforlu bir ameliyat süreci sağlar ve kanser kontrolü açısından da yüksek başarı oranlarına sahiptir.

4-5 adet küçük delikten yapılan bu ameliyatlar sonrasında hasta daha az ağrı çeker ve günlük aktivitesine kısa sürede dönebilir. Ameliyat kesisi olmadığından, kozmetik olarak da memnuniyet sağlar.

Kemoterapi yaşamı uzatıyor

Prostat kanseri tanısı ve tedavisindeki büyük gelişmeler, bu sorunu korkulan bir hastalık olmaktan çıkarmaktadır.

Araştırmalara göre, orta ve ileri evrelerde cerrahiyle radyoterapiden sonra beş aylık kemoterapinin prostat kanserinde yaşam süresini uzattığı belirlenmiştir.

PSA’sı 40’ın üzerinde olan, lenf bezi tutulumu bulunan hastalarda, ameliyat veya radyoterapi sonrası hormonal tedaviye ek olarak, kemoterapi de düşünülmelidir.

Dördüncü evrede prostat kanserinin asıl tedavisi, hormonal tedavi olmalıdır. Hormonal tedaviyle cerrahi olarak hastanın yumurtalıkları alınabilir ya da 1-3 ayda bir enjeksiyonlarla erkeklik hormonu bloke edilebilir.

Kullanılan bazı ilaçlarla kemoterapinin dördüncü evrede yaşam süresini belirgin bir biçimde arttırdığı gösterilmiştir. Sadece kemik metastazları olan hastalar için radyoterapötik ajanların etkinliği gösterilmiştir. Ülkemizde ek olarak, prostat kanserinde metastatik ileri evrelerde radyoaktif lutesyum ile tedaviler yapılmaktadır.

Bu şikayetlerle belli oluyor

- İdrar yapma güçlüğü
- İdrar akışında kuvvet azalması
- Menide ya da idrarda kan görülmesi
- Boşalma esnasında ağrı
- Kasık bölgesinde rahatsızlık hissi
- Kemik ağrıları
- Sertleşme bozukluğu