Kaygılanmak normal mi?
Kaygı, yaşamın normal bir parçasıdır. Herkes günlük hayatı içinde değişik konularla ilgili kaygı duyabilir. Yetişmesi gereken bir iş, sınav, sağlık, para, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar, birçok insanı kaygılandırabilir. Aslında, bir ölçüde bizim günlük sorunlarla baş edebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip, kurtulmamızı sağlar. Normalde bu tür kaygı hafiftir ve baş edilebilir düzeydedir.
Anksiyete, çoğu zaman herhangi bir hastalık belirtisi olmaksızın, yaşamın olağan parçası olarak yaşanır. Ancak kimi zaman da bedensel ya da psikiyatrik bir hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Tiroid bezinin bazı hastalıklarında anksiyete belirtileri çok sık görülür.
Endişe temel belirtisi
Evde kalan annesine bir şey olacağı korkusuyla çocuğun okula gitmek istememesi, kişinin köpeğin yarattığı korku nedeniyle o caddeden geçmeyip, yolunu değiştirmesi ve işe giden kocasının başına her an bir şey gelebileceği endişesiyle kadının bütün gününü huzursuz bir şekilde geçirmesi örnek olarak sayılabilir.
Gerçek bir neden yokken ya da sebebi olsa bile durumla uygunsuz, aşırı olan, denetlenemeyen nitelikteki endişe, hastalığın temel belirtisidir. Çoğu zaman kişi endişelerinin aşırı olduğunun farkındadır, ancak bunu denetleyemezler ve bir türlü sakinleşemez. Çevrelerinde ‘aşırı evhamlı’ olarak tanınır. Yorgunluk, dikkat bozukluğu ve konsantrasyon güçlüğü, en ufak sesle kolayca irkilme, uykuya dalamama ve gece sık sık uyanma diğer önemli belirtilerdir.
Stres, kaygının gelişiminde önemli rol oynar. Çocukluk dönemi ve genç erişkinlik çağları arasında başlayan kaygı, yavaş ve sinsi bir gelişim izler. Hastalığın belirtileri dönem dönem iyileşmeler ve alevlenmeler gösterir.
Stresli yaşam halinde belirtiler, çoğunlukla kötüleşir. Hastalığın oluşmasında, ‘kalıtsal etkenler, beyin nörokimyasındaki değişiklikler, kişilik özellikleri ve
stres verici yaşam olayları’etkilidir.
Anksiyeteli kişi kendisini endişeli, gergin, tedirgin, korku içinde, kaygılı ve patlayacak gibi hisseder; her an kötü bir şey olacakmış ya da kötü bir haber alacakmış gibidir. Huzursuzdur, yerinde duramaz, oturduğu yerde sürekli hareket halindedir, elleriyle, parmaklarıyla oynar ve elbiselerini çekiştirir. Seslerden aşırı irkilir. Sabırsızdır, çabuk kızar ve parlar. Konuşmaları titrektir. Ellerinde titreme, yüzünde kızarma ya da solgunluk ve terleme vardır. Genel olarak dikkatini bir konuda toplamakta güçlük çeker. Olası bir tehlike için sürekli tetikte gibidir.
Anksiyeteli kişilerin çoğunda yukarıda sayılan işaretlerinin yanında, bedensel yakınmalar da bulunur. Bunlar arasında çarpıntı, ağız kuruluğu, yüzde solukluk ya da kızarma, terleme, titreme, göz bebeğinin büyümesi, sık idrara çıkma, nefes darlığı, boğazda düğümlenme, uyuşma/karıncalanma, kaslarda gerginlik ve tüylerin dikleşmesi vardır.
İşaretleri, hem normal hem tedaviyi gerektiren (patolojik) anksiyetede görülebilir.
Normal anksiyetede bu belirtiler, daha az sayıda ve şiddette görülür. Ancak kişinin yaşam kalitesini bozan her türlü anksiyetenin tedavisi için psikiyatri uzmanlarına başvurulmalıdır. İlk görüşmede, kapsamlı bir psikiyatrik değerlendirmenin yanı sıra, bu belirtilerin herhangi bir fiziksel hastalıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için bazı incelemeler yapılacaktır.
Tedavi gören hastaların çoğunluğu bunun yararını görür. Psikoterapi ya da ilaç tedavileri uygulanabilir. Bu yöntemlerden birinin ya da birlikte uygulanmasının etkin olduğu gösterilmiştir. Hangi tür tedavinin size uygun olabileceğine doktorunuzla karar vermek yerinde olacaktır. Bir kişi için uygun tedavi, diğeri için uygun olmayabilir.