20.05.2013 - 19:24 | Son Güncellenme:
DHA
Dizinin bu hafta yayınlanan 6’ncı bölümünün büyük bir kısmında Osmanlı, Türkler ve Fatih Sultan Mehmet işlendi. Tarihteki adıyla ‘Kazıklı Voyvoda’ ve ‘Drakula’ olarak bilinen, esir aldığı Osmanlı askerlerini kazıklara çakarak işkenceyle öldürmesiyle anılan Eflak Voyvodası III. Vlad, Türkler, Osmanlı ve Fatih Sultan Mehmet hakkında söyledikleriyle diziye damgasını vurdu.
Dizinin bu haftaki bölümünde Leonardo Da Vinci, esir tutulan Osmanlı imparatorluğunda görevli bir Habeşli’yi kurtarmak için Voyvoda’yı ziyarete gitti. Da Vinci’yi ormanlık bir alanda karşılayan Kazıklı Voyvoda, daha ilk dakikalardan itibaren Türkler hakkında konuşup nefretini dile getirmeye başlayarak, “Tanrının insanlığın başına açtığı bir sürü sorun vardır; depremler, volkanlar, salgınlar ve kanserler. Ama bunlardan daha kötüsü başımıza Türkleri ve Tatarları salmış…” dedi.
Daha sonra Da Vinci’yi sarayına götüren Voyvoda, hemen hemen her diyaloğunda Osmanlı ve Türkler’i kötülemeye devam etti. Dizide, babası tarafından bağlılığı bildirmek ve eğitim alması için Sultan 2’nci Murat’a verilen, eğitimi tamamlandıktan sonra da Voyvoda olması için Eflak- Boğdan’a geri gönderilen Vlad’ın (Kazıklı Voyvoda), Osmanlı İmparatorluğu’nun himayesinde olduğu tüm dönemde zindanlara atıldığını ve çeşitli işkenceler gördüğünü iddia etti. Dizide bir Türk'ü de köpeklere parçalatarak öldürten Vlad, bölüm sonunda ise Leonardo ve 2 arkadaşı tarafından sarayın penceresinden aşağıya atıldı. Voyvoda'yı aşağıya atan Leonardo, esir tuttuğu Habeşli’yi kurtardı ancak Vlad’ın ölmemesi dikkati çekti.
İlk bölümündeki Türk karakterinin Müslüman olmaması ve uyuşturucu kullanması nedeniyle tartışma yaratan dizide Türkler ile Osmanlı, ilerleyen bölümlerde de çokça yer tutacağa benziyor.
PEKİ BİLİNEN TARİH NE?
Da Vinci’s Demons isimli dizide Kazıklı Voyvoda karakterinin, Osmanlı İmparatorluğu’nda sürekli zindanlarda tutulduğunu ve işkence gördüğünü iddia etti, ancak bilinen tarih biraz daha farklı. Bilinen tarihe göre babası tarafından Osmanlı İmparatorluğu’na kız kardeşiyle birlikte gönderilen Vlad, kendisinden bir yaş büyük olan Fatih Sultan Mehmet ile aynı hocalarda eğitim gördü, aynı şekilde yetiştirildi.
FATİH SULTAN MEHMET İLE VLAD KAN KARDEŞ MİYDİ?
İşte Vlad’ın Osmanlı İmparatorluğu’na verilişi ve Fatih Sultan Mehmet ile olan yakın arkadaşlığının bilinen tarihteki hikayesi:
Romenlerin “Wallachia” olarak andıkları topraklar Sultan 2'nci Murat’ın akınlarının ardından Eflak ve Boğdan adlarıyla Osmanlı’ya bağlanınca, baba Vlad Türklerin o dönemdeki başkenti Bursa’ya ister istemez bağlılığını iletmek zorunda kaldı.
Osmanlıların fetih politikasında, kazanılan yeni topraklara, merkezden o yöreye yabancı yöneticiler atamak pek sıklıkla başvurulan bir yöntem değildi. Devlet, bunun yerine daha akıllıca bir yola başvuruyor ve ele geçirdiği her yeni diyara yine o bölgelerde doğup büyümüş sadık yerel liderler tayin etmeyi tercih ediyordu. Bu doğrultuda Wallachia’nın sözü geçen soylularının geniş bir istihbaratını yaptıran Sultan Murat Han, onlar arasından Vlad Dracul’un adının ön plana çıktığını gördü. Bunun üzerine şovalyenin küçük oğlu ile kızı, bizzat babalarının rızasıyla, yetiştirilmek üzere başkent Edirne’ye getirildi. Ablası sarayda ‘prenses’ statüsünde ağırlanırken, gelecekte Eflak ve Boğdan Voyvodası (Osmanlı’da geniş yetkilerle donatılmış, bir çeşit genel valilik rütbesi) olması planlanan küçük kardeş Vlad da seçkin çocuklara verilen özel bir eğitim programına alındı.
Küçük Vlad, Edirne’yi ve Osmanlı saray hayatını kısa sürede benimsedi. Gelecekte Osmanlı’nın Balkanlardaki uçsuz bucaksız topraklarını kendisi adına sadakatle yönetecek olan bu Romen çocuğunun her açıdan kusursuz bir eğitim almasını isteyen Murat Han, Türkleri sevmesi için çok geçmeden onun yanına bir de arkadaş verdi. Bu kişi, sonradan ‘cihan fatihi’ olarak anılacak olan oğlu Mehmet’ti.
Şehzade Mehmet, kendisinden yalnızca bir yaş küçük olan Romen arkadaşıyla yıllar boyunca omuz omuza çok sıkı bir eğitimden geçti. Birlikte en seçkin hocalardan yabancı dil dersleri aldılar, kılıç kullanmayı, ata binmeyi ve devlet yönetiminin türlü inceliklerini öğrendiler. Zamanla arkadaşlıkları iyice derinleşti. Büyüdüklerinde birbirlerini hiç unutmayacakları ve kanlarının son damlasına kadar destek olacaklarına dair karşılıklı yeminleştiler, ardından da kesik parmaklarını birleştirerek ‘kan kardeşi’ oldular.