Eşi benzeri olamayan bir hazine olan Yerebatan Sarayı, Roma tarihinde önemli bir yeri olan İmparator Justinianus tarafından 532 yılında inşa ettirilir. 140 metreye 70 metre ölçüleriyle Şehr-i İstanbul’daki en büyük sarnıçtır Bazilika Sarnıcı. Her biri dokuz metre yüksekliğinde, dor ve corint başlıklı 336 sütunu ile o kadar istisnai bir yapıdır, o kadar harika bir mimaridir ki, yurdum insanı “Bu yapı, olsa olsa eski bir saraydır” deyip, Yerebatan Sarayı adını layık görmüştür kendisine.
Yaklaşık 10 dönümlük bir alanı kapsayan ve bir sütun ormanını andıran bu yapıya ilk adım attığınız andan itibaren, bu yüzyıl ile ilişkiniz biter kendinizi 6’ncı yüzyılda Roma’nın başkenti Konstantinopolis’te bulursunuz ya da bulurdunuz.
90 ton su depolama kapasitesi olan ve inşaatında 7 bin kölenin çalıştığı söylenen sarnıcın suyu Valens ve Mağlova Kemerleri ile şehre 19 kilometre mesafedeki Belgrat Ormanları’ndan gelmekte, su geçirmezliği ise horasan harcıyla sağlanmıştır.
Medusa başları
Sarnıcın en arkasında, bugün ana çekim noktası haline gelen, Roma heykel sanatının en güzel örneklerinden sayılan ve tahminen 4’üncü yüzyılda tarihlenen iki Medusa başı bulunmakta. Yunan mitolojisindeki üç gorgondan biri olan Medusa’nın iki kızkardeşi daha vardır, Stheno ve Euryale. Gorgonlar, Yunan Mitolojisi’nde keskin dişli, saç yerine başlarında canlı yılanlar olan dişi canavarlardır.
Yeniden keşfediliş
Sarnıçlar, Osmanlı döneminde bir müddet daha kullanılsa da, sonrasında suyun durgun su olduğu düşünüldüğünden, ayrı bir su sistemi inşa edilir ve sarnıçlar kullanım dışı kalır.
Unutulan sarnıcı ilk kez tekrar gündeme getiren 1544-1555 tarihleri arasında İstanbul’da yaşamış doğa bilimci ve topografya uzmanı Petrus Gyllius olur. Ancak popüler hale getiren 1818 yılında sarnıcı yeniden keşfeden Fransız sefiri Antoine-François Andréossy’dir.
Onarımlar
Osmanlı döneminde sarnıcın ilk onarımı 18’inci yüzyılda III. Ahmet, 19’uncu yüzyıldaki ikinci ve son onarımı ise Sultan II. Abdülhamit zamanındadır. Cumhuriyet Dönemi’nde ise en büyük onarım 1985 yılında olur. 50 bin tondan fazla çamur temizlenir ve Medusa başları da bu temizlik sırasında keşfedilir. İlk yürüyüş yolları da bu onarım sırasında yapılır ve 9 Eylül 1987’e ziyarete açılır.
Son restorasyon ve yeni giriş ücreti
Restorasyon konusunda söz söylemek uzmanlık alanım olmadığı için haddim değil. Amma velakin, giriş ve çıkış düzenlemeleri, gezi yolları, müzecilik açısından iç düzenleme ve giriş ücretleri konularında sadece benim değil, başta bu konularda ciddi deneyime sahip turizm profesyonelleri, yurt içi ve dışı yüzlerce müzeye vakıf, dolayısı ile bir müzeleri gezme ve anlatma konularında, en geniş deneyime sahip turist rehberleri, bu konuda bilgi ve tecrübe sahibi her kesimin ciddiye alınması gereken, yapıcı eleştirileri var.
Onlar da haftaya bu satırlarda...