...diye başlayan sonsuz cümleler kurabilirim.
Yıllardır biriktirdim…
Onun her doğum gününde,
benim her doğum günümde,
her yılbaşında,
her Şeker Bayramı’nda,
her Kurban Bayramı’nda,
her hastalandığımda,
kaza geçirdiğimde
ameliyat sonrası gözümü açtığımda,
üniversiteyi kazandığımda,
her diploma törenimde,
aldığım her ödülde,
askere giderken,
evlendiğimde,
çocuklarım olduğunda,
boşandığımda
ve her canım yandığında.
Ama hiçbirini söyleyemedim...
Annem olsaydı eğer;
doğum günlerinde hediyesini verdiğimde yüzünde açan gülleri seyrederdim ağzım açık ayran budalası gibi.
Doğum günlerimde kocaman sarılır,
şımarabildiğim kadar şımarırdım.
Bayram sabahları uyanır uyanmaz yanına
varırdım elini öpmek için.
Her yeni yıla dizinin dibinde girerdim,
aldığım her diplomayı,
her ödülü
ona hediye ederdim.
Annem olsaydı eğer;
her hastalandığımda naz yapar,
torunlarını şımartırken kızar,
içim daraldığında dertleşir,
çözüm bulamadığımda, akıl danışır,
canım yandığında omuzunda ağlardım.
Ama hiçbirini yapamadım.
Her Anneler Günü’nde;
anneme veremediğim çiçekler,
alamadığım hediyeler,
göremediği, gururunu yaşayamadığı başarılarım,
onu hiç görememiş,
elini hiç öpememiş,
onun hiç koklayamadığı torunları gelir aklıma.
İçim burkulur.
Yıllar geçtikçe hafızamda netliğini yitiren yüzünü hatırlamak için eski albümlerden medet umar,
solmuş siyah-beyaz fotoğraflar arasında kaybolurum.
Bana anlattığı masallar,
okuduğu kitaplar,
her cuma okuldan döndüğümde benim için hazırladığı kırmızı benekli çorba
yine bir 9 Mayıs’ta, yine bir pazar günü
Anneler Günü kutladıktan sonra sarılıp
“Cumaya görüşürüz” deyip okula gidişim,
ve onu bir daha hiç göremeyişim gelir aklıma.
Daralırım.
Bugün yine 9 Mayıs,
yine Anneler Günü
ve benim anneme veda edişimin 39’uncu yılı...
Gül yüzlü validem Gülten Hanım’ı hasret ve özlemle
anıyorum.
Ruhu şad olsun.
Güzel yurdumun tüm annelerinin ve anne olmayı bekleyenlerin
Anneler Günü kutlu olsun!