Bu hafta güzel yurdumdan bir köşeyi konuk edelim deyip, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ilk seyahat acentasını kuran ve bölge turizminin gelişiminde önemli roller üstlenen Arsan Travel’ın YK Başkanı Ayşe Nur Yılmazer’i aradım. Sevgili Ayşe Nur’un genlerinde var ilk olmak. “Neden?” derseniz, rahmetli ebeveynleri, Kamuran Hanım ve Dr. Rauf Bey’de Gaziantep’in ilk özel hastanesini kuranlar. Gezmeyi ve farklı yerleri keşfetmeyi seven bir ailede büyüyen Ayşe Nur, üniversiteyi bitirip döner. Artık yaşamayı, hayatın tadını çıkarmayı öğrenmiştir. Cumhuriyetin ilk Turizm Bakanı Ali İhsan Göğüş’ün memleketi Gaziantep’te, neden bir seyahat acentası yok deyip, bölgenin ilk acentası Arsan’ı kurar. Yıl 1986.
O günden bugüne, kendini güzel yurdumun tanıtımına adamış Ayşe Nur’a, her ne kadar alacağım cevabı bilsem de, “Nereye gidelim, neden gidelim?” diye sordum, o da anlattı.
İyi okumalar…
Nereye gidelim, neden gidelim?
“36 yıldır bu soruya hep aynı cevabı veriyorum ve önerimi dinleyen konuklarımız müthiş bir kültür şokuyla ve mutlulukla evlerine dönüyorlar: Elbette dünyanın yaşayan en eski yerleşim bölgesi Gaziantep’e gidilmeli.
Bu bölge, yeryüzündeki tüm öğrencilere ilk okuldan itibaren öğretilen Bereketli Hilal-Fertile Crescent’ın yani Mezopotamya’nın girişi.
Medeniyetin beşiği olan bu bölge, Neolitik, Sümer, Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu ve Cumhuriyet dönemi mücevherleriyle arkeoloji sevenler için bir cennet, zengin mutfağı ile gastronomi aşıkları için inanılmaz bir rüya, kadim gelenek ve görenekleriyle etnografya sevenler için tarih köprüsü. Endemik bitkilerimize hayran kalacak bilim insanlarından nadir kuşlarla mest olacak ornitologlara kadar ‘kültür turizmi’ için yola çıkan her konuğu büyüleyecek bir zenginliğimiz mutlaka var.”
Nereleri gezelim?
“Gaziantep’in olmazsa olmazları var. Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını koruyan kudretli ve zengin komutanların, Fırat kıyılarında yarattığı muhteşem yerleşim, Zeugma bunlardan biri. Dünyanın en büyük mozaik müzesindeki üç boyutlu mozaiklerde öyle incelikler var ki, görmeden anlamak mümkün değil.
Baklava Müzesi’nde baklava yapımının inceliklerini meşhur baklava ustası Mehmet Usta’nın size özel sunumuyla öğrenmeniz ve tatmanız, 25 Aralık Panorama Müzesi’nde, yürekleri yurt sevgisiyle dopdolu bir avuç Antepli’nin inanılmazı nasıl efsaneleştirdiklerini gözyaşlarıyla yaşamanız, tarihi Gaziantep sokaklarındaki kadim taş işçiliğiyle Ermenileri, Gazianteplinin dillere destan alışveriş terbiyesiyle Yahudileri anmanız gerekir. Hani ‘Anlatılmaz, yaşanır’ diye bir tabir var ya işte o, bence bu bölgeyi gezen biri tarafından söylenmiş.”
Nerede kalalım?
“Tarihi İpek Yolu üzerinde olması nedeniyle muhteşem hanlar, hamamlarla oya gibi işlenmiş bir kent Gaziantep. Bu hanlarının mükemmel restorasyonu ile ortaya çıkmış butik otellerin yanı sıra yerel ya da uluslararası markaların dünya standardında hizmet veren otelleri de sizleri beklemekte.”
Ne yiyelim?
“İşte burası tamamen bir başka röportaj konusu. Gaziantepli acıktığı için yemek yemez, yemek yemek için yaşar. Bizde yemek yemek bir ritüeldir. Her mevsimin ayrı bir yemeği, her duygunun ayrı bir töreni vardır. Örneğin: Yeryüzündeki tüm Gaziantepliler ister Şırnak’ta ister Manhattan’da yaşasınlar, bayram sabahı mutlaka yuvarlama yerler. Bu bizim milli yemeğimizdir. Çok kıymetli konuklara, çok emek vererek hazırlanan bir yemektir.
Gaziantepli üç şeye çok alınır:
1. Antep fıstığına “Şam fıstığı” denmesine
2. Müthiş bir kahramanlıkla kazanılmış “Gaziantep“ yerine “Antep” denmesine ve son olarak
3.Yuvarlamaya, “Çorba” denmesine...
Sonuncusunun boşanma sebebi olduğunu anlatan yaşlılarımız var, bilesiniz.
Meyvelerle yapılan kebaplar, tencere yemekleri, dumanı üstünde tüten bademli, fıstıklı pilavlar, birbirinden güzel tatlılar bölgeye gelen konuklarımızı gerçekten mest ediyor.
Siz de geldiğinizde, lahmacunu ya da patlıcan kebabını yeme biçiminden yabancıları şıp diye nasıl tanıdığımızı, katmerin, ciğerin neden sabah yendiği öğrenecek, bizler gibi Gaziantep sevdalısı olacaksınız.
Burada huzur, mutluluk, yaşam sevinci havada altın tozu gibi. Bekliyoruz…”