Tarihin ve kültürün sarıp sarmaladığı, adını verdiği verimli ovada çevresini kuşatmış, tüketim kültürünün eseri beton turistik kentlere inat kendini ve kimliğini koruyan vakur şehir…
Adını verdiği ovada akan çayın iki yanına kurulmuş şehrin, verimli topraklarında yüzyıllardır tarım yapılır. Ve bu doğal zenginliğin sonucudur şehrin kültürel zenginliği...
Thales’i, Anaksimandros’u, Anaksimenes’i ve Hekataios’u çıkarmıştır bağrından bu topraklar. Bu kültürün yetiştirdiği
Prieneli Bias’tır “Kendine aynada bak; güzel buluyorsan onurlu davran, çirkin buluyorsan tabiat ananın eksikliğini onurlu bir davranışınla kapat” diyen. 15’inci yüzyıla gelindiğinde Menteşeoğulları’nın merkezi, 18’inci yüzyılda ise artık İzmir’i de içine alan Osmanlı’nın Sığla sancağının merkezidir. Çok kültürlüdür ve Türkü, Rumu, Ermenisi ve Yahudisi ile bir bütündür o zamanlar Söke.
Nereleri gezelim, kaç gün ayıralım?
Üç gün ideal. Bir gün Söke’ye, bir gün çevresine ve bu kadar yorulduktan sonra bir gün de dinlenmek ve Ege’nin serin suları için.
4 Söke
‘Şehir merkezi’ tabelalarını takip ederseniz yol sizi belediyeye kadar getirecektir. Tam arkada açık otopark bulunuyor. Yolun solunda artık kapalı olan Söke’nin meşhur Efes Palas Oteli’ni ve sinemasını göreceksiniz. Belediyenin yanından girince fıskiyeli havuzu ve gölgelerinde yorgunluk çayınızı yudumlayabileceğiniz ağaçlarıyla Belediye Meydanı karşılayacak sizi. Hemen arkasında ise muhteşem mimarisiyle
İlyas Bey ya da diğer adıyla Koca Cami var.
Görülmesi gereken bir diğer cami ise Hacı Ziya Bey Cami.
Çarşıyı da gezdikten sonra yeni açılan Fatma Suat Orhon Müze ve Sanat Evi’ne uğrayın. Karşısındaki Atatürk Parkı ve İstasyon Caddesi’ni de keşfettikten sonraki durağınız ise 1770’ lerden itibaren varlıklı Rum ailelerinin yaşadığı, sonra ise mübadeleyle gelen Türklerin yerleştirildiği Kemalpaşa Mahallesi olsun. Söke Belediyesi bu mahallede inanılmaz güzel işlere imza atıyor. Tarihi evlerin cephelerinin düzenlenmesi bitmiş. Aynı proje kapsamında belediye tarafından alınan Uzbek Konağı ve ilerisindeki bir diğer evin restorasyonları ise bu yıl tamamlanmış.
Söke çevresini keşfe çıkmadan kaybolun sokaklarında bu masalımsı mahallenin ve yudumlayın yorgunluk kahvelerinizi Çınarlı Kahve’de.
4 Söke çevresi
“Nereler var gezilecek görülecek?” diyenler için liste şöyle: Priene, Miletos (Milet Müzesi’ni de gezmeyi unutmayın), Gelebeç Köyü (Aziz Nikolaos Kilisesi), Myous, Doğanbey (Domatia), Karina Dalyanı, Bafa Gölü, Latmos ve Heraklia.
Ne alalım?
Zeytin ve zeytinyağından, incire kadar her şey var. Ama mutlaka Cumhuriyet Fırını’na bir uğrayın. Peksimet, başta haşhaşlısı olmak üzere envaiçeşit ekmek ve kek sizleri bekliyor.
Nerede kalalım?
Söke, Kuşadası’na 20 km. mesafede ve otel seçeneği bol. Benim tercihim geçmişi ve hikayesi olanlar. Klasik arabalar gibi kusursuz değiller belki, ama günümüz otellerinin sunduğu ve pek çoğunu hiç kullanmadığımız hizmetler yerine kendilerine düşen görevi eksiksiz yerine getirirler. Sahipleri ev sahibinizdir, sizler de misafir. İşte bu nedenle benim tercihim Kısmet Otel, Kuşadası’nda.
Madem Söke’yi keşfe geleceksiniz, Söke eşrafından rahmetli Halil Özbaş ve eşi Hümeyra Hanım Sultan’ın 1966’da Kuşadası’nda açtıkları dört yıldızlı Kısmet Otel doğru bir seçim olacaktır. Tüm bunlara hemen yat limanının yanındaki merkezi konumu ve muhteşem manzarası da eklenince, burası yıllardan beri prensler, krallar, Türkiye sanayisine yön vermiş iş adamları, sanatçılar, bilim insanları ve daha pek çoğunun her daim ilk tercihi.
Öğle yemeğini nerede yiyelim?
Eğer tercihiniz bir esnaf lokantası ve yöresel yemeklerse, tavsiyem Koca Cami yanındaki Mehmet Usta’nın Yeri. Unutmadan, salı ve perşembeleri keşkek günü. Yenidoğan Pidecisi bir diğer tavsiyem. “Tatlı isteriz” diyenlere, Şen Baklavacı’ya uğrayın derim.