İki önemli bayram arasına denk geldi bu haftaki yazı. Dün, Şeker Bayramı’nın son günüydü. Çarşamba günü ise Kurtuluşumuz’un ilk adımı olan 19 Mayıs, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı. Biri ruhlarımızı diğer duygularımızı besleyen iki bayram.
Şeker mi, Ramazan mı?
Son yıllarda artan bir şekilde bilgi sahibi olamadan fikir sahibi olanların, ‘bayram’ın özünü anlayamadıklarından olsa gerek, adını tartıştıklarını görmek, gerçekten üzüntü vermekte... Daha önce de detaylıca yazmıştım ama özetle, bu mübarek bayram, Osmanlı’da hiçbir zaman Ramazan Bayramı olarak anılmadı. Şevval’in birinci günü başlayıp, üçüncü günü biten bayrama ecdadımız “Iyd-i Said-i Fıtr” derdi. ‘Iyd’ bayram; ‘Said’ mutlu ve ‘Fıtr’ oruç açmak anlamlarına gelmekte. Yani Türkçe karşılığı ‘Mutlu Oruç Açma Bayramı’. Ayrıca ‘Iyd al-Sagir’ yani ‘Küçük Bayram’ olarak da bilinirdi. Ama en çok Şeker Bayramı olarak anıldı ki, Cumhuriyet ile birlikte resmi takvimdeki adı da bu oldu. Ta ki Kenan Evren dönemi olan 1981’de çıkarılan 2429 sayılı yasa ile yılların ‘Şeker Bayramı’nın adı tarihimiz boyunca ilk kez ‘Ramazan Bayramı’ yapılana kadar.Biz üstümüze düşeni yapıp, doğrusunu yazdık. İlgilenenler için Osmanlı ve Cumhuriyet arşivlerinde bol miktarda kaynak mevcut.
Mustafa Kemal, ‘Büyük Nutuk’ta 19 Mayıs’ı şöyle anlatır: “1335 Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye: Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umumî’de mağlûp olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şerâiti ağır bir mütarekenâme imzalanmış. Büyük harbin uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harb-i Umumî’ye sevk edenler kendi hayatları endişesine düşerek, memleketten firâr etmişler.”
İşte bu ortamda, 16 Mayıs Cuma öğle saatlerinde Beşiktaş İskelesi’nden motor ile Kız Kulesi açıklarındaki Bandırma gemisine geçer Mustafa Kemal Paşa...
Sevgili Murat Bardakçı gemide; Mustafa Kemal Paşa ve heyeti 23, 3. Ordu Kumandanı Refet Bele ile astsubay ve erler 27, gemi mürettebatı 24 ve beş de sivil olmak üzere toplam 79 yolcu, altı at ve bir otomobil bulunduğunu belirtiyor.
Kendisini uğurlamaya gelen arkadaşı Rauf Bey, yolda ya müttefiklerce tutuklanacağını ya da gemisinin batırılacağı duyumunu aldığını iletir. Söylendiği gibi bir İngiliz gemisi Karadeniz’e çıkan Bandırma’yı izlemeye başlar, ancak hem fırtınalı hava hem de Mustafa Kemal Paşa’nın seyahat öncesi gemi kaptanı İsmail Hakkı Bey’le karaya yakın farklı bir rota belirlemiş olması nedenleriyle Bandırma’yı kaybeder.
Hava sert, deniz hırçındır. Bandırma 17 Mayıs gecesi, saat 23.00 gibi İnebolu Limanı’na girer. Ertesi gün öğle üzeri 12.00’de de Sinop Limanı’ndadır. Ertesi gün, 19 Mayıs 1919 sabahı da Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler Samsun’a ayak basarlar.
Ve tam 19 sene sonra 19 Mayıs artık bayramdı.
20 Haziran 1938’de, artık Atatürk’ümüz olan Mustafa Kemal’in bizlere veda etmesinden beş ay önce, 3466 sayılı kanun ile 19 Mayıs ‘Gençlik ve Spor Bayramı’ olarak kabul edilir. Değerli büyüğüm, rahmetli Güngör Uras, 19 Mayıs 2017’de Milliyet’teki köşesinde;
“19 Mayıs, Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan edilince, ‘Dağ Başını Duman Almış’ marşı da ‘Gençlik ve Spor Marşı’ olarak kabul edildi. Bu marş Felix Korling tarafından bestelenmiş bir İsveç marşıdır. İsveç dilinde orijinal adı ‘Tre Trallade Jantor’dur (Şakıyan Üç Genç Kız). Bu marşın müziğini Türklere tanıtan Selim Sırrı Tarcan, şarkıya Türk dilinde güfte yazan ise Ali Ulvi Elöve’dir. Marş ‘Dağ Başını Duman Almış’ şekliyle 1916 yılı mayıs ayında Kadıköy’de İttihat Spor Çayırı’nda çalınıp, söylendi. Rivayete göre, Mustafa Kemal, çok beğendiği bu marşı 1919 yılında Samsun’dan Havza’ya giderken beraberindekilere öğretti.” diye yazmış ve “19 Mayıs’ın önemini unutmayalım. 19 Mayıslar da neyi kutladığımızı bilelim.” diye de bitirmiş.
Ne güzel demiş, ruhu şad olsun...
Geçmiş Şeker Bayramı’nız ve önümüzdeki 19 Mayıs, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nız kutlu olsun!