İlk diplomatik ilişki
İlk diplomatik ilişkimiz, Selçuklular zamanında. III . Haçlı Seferi komutanı Alman İmparator Friedrich Barbarossa, 1190 yılında Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya’yı alır. Ama fazla kalamaz ve barış yaparak şehri boşaltır. İlk kültürel etkileşim ise 13’üncü yüzyılda II. Friedrich’in Türk-İslam düşünürleri Farabi ve İbni Rüşd’ün eserlerini Almancaya tercüme ettirmesiyle başlar. Niğbolu Meydan Savaşı’nda Osmanlı’ya esir düşüp bu topraklarda 30 yıl yaşayan Münihli Johann Schiltberger Bavyera’ya dönüp, 1476’da anılarını yayımlar ki, kitap Osmanlı Devleti’nin ilk dönemi hakkında önemli bir kaynaktır. 16’ncı yüzyılın ikinci yarısında Alman İmparatoru’nun gönderdiği heyetlerde yer alan Busbeck’in, Türkiye Mektupları ya da Hans Dernschwam’ın, Anadolu Seyahatnamesi gibi eserleri, Osmanlı imajının oluşmasında önemli rol oynar. Basılmış ilk Türkçe gramer, soylu bir aileden olan Alman papaz Hieronymus Megiser’in 17’nci yüzyılda Leipzig’te yayınladığı ‘Institutionum Linguae Turcicae Libri Quatuor’dur.
Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyet’in ilk yıllarında da sıkı dostluk devam etmektedir. Weimar Cumhuriyeti’nin inşa ettirdiği ilk elçilik yapısı, yeni başkent Ankara’dadır. Alman Arkeoloji Enstitüsü İstanbul’da bir şube açar, dış ticaretimizde ilk sırada Almanya vardır. Devletin yurt dışına gönderdiği üniversite öğrencilerinin yarısından fazlası Almanya’da öğrenim görmektedir. Nasyonel Sosyalizm yükselirken, kaçan bilim adamlarının tercihi yine Türkiye’dir.
II. Dünya Savaşı süresince de dostluk devam eder ve iki ülke saldırmazlık antlaşması imzalar. Savaş sonrası iş gücüne ihtiyaç olduğunda da akla gelen ilk ülkelerden biridir Türkiye...
Bugünse çocuk yuvası, ilkokulu, lisesi, üniversitesi, yaşlılar yurdu, Goethe Enstitüsü, Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Orient Enstitüsü ile Almanya’daki Türkler kadar büyük bir grup olmasa da Almanlar da ülkemizde 100 yılı aşan bir tarihe ve buna tanıklık eden eserlere sahipler.
Günümüze ulaşabilen Alman Kültür Mirası örnekleri neler derseniz, onları da haftaya konuk edeceğiz…
Kültürel ve siyasi durum
18’inci yüzyılda Türk-Alman ilişkileri kültürel ve siyasi açıdan zirvededir. Müzik ve mimaride Almanya’da Türk modası hakimdir. Dresden’de bir Türk bahçesi, Schwetzingen’de ise bir cami vardır. Osmanlı devlet adamları tarafından ‘Encümen-i Daniş’e üye seçilen Baron Joseph von Hammer-Purgstall, ‘Evliya Çelebi Seyahatnamesi’, Kâtip Çelebi’nin ‘Cihannüması’ ve ‘Hafız Divanı’ başta olmak üzere birçok önemli eseri Almancaya kazandırmıştır. ‘Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’ adlı eseri bugün bile önemli bir kaynak olarak kabul edilir. Mozart’ta bu atmosferden etkilenir ve ünlü ‘Saraydan Kız Kaçırma’ operası ilk kez 1782’de sahnelenir.
1871’de Alman İmparatorluğu yurt dışındaki ilk temsilciliğini İstanbul’da inşa eder. İlk Almanca gazete olan Osmanische Post ,1890’da yayın hayatına başlar. Meşhur Alman Çeşmesi’ni İstanbul’a hediye olarak getiren İmpartor II. Wilhelm’in gezisi de bu döneme denk gelir. Darülfünun yani bugünkü İstanbul Üniversitesi’nde ise 20’ye yakın Alman profesör ders vermektedir.
Türkiye’deki Alman kültürel mirası ve mimari eserleri üzerinde çalışıyorum nice zamandır. Esasında bu konuda bir gezi yazısı yazmaktı amacım. Ama sonra uzun yıllara dayanan Türk-Alman ilişkileri hakkında pek de bilgi sahibi olmadığımız, Almanya’nın genelde I. Dünya Savaşı’nda beraber savaşa girdiğimiz ülke olarak tanındığını düşününce, önce geçmişten günümüze ilişkilerimizi ve de Türkiye’deki Almanlar’ın tarihini özetleyeyim dedim. Gezi rotaları ise daha sonra…