Genel olarak hep aynı serzeniş gelir dostlardan: “Biz aynı tur ya da tatil programına yabancılardan çok daha fazla para ödüyoruz.”
“Peki doğru mu bu iddia?” derseniz, evet genel olarak gerek yurt içi gerekse yurt dışı seyahatlerde Avrupalılar’a göre daha çok para ödüyoruz. Ödüyoruz da neden ödüyoruz, işte onu söylemek hoşlarına gitmiyor dostların. Onun yerine “Siz bize kazık atıyorsunuz” diyerek, suçu acentelere atmak daha kolay geliyor sanki...
Son ayda karar veriyoruz
Elin Avrupalısı, şimdiden 2019’da tatili için araştırmasını yaptı, karar verdi ve rezervasyonunu çoktan tamamladı. Biz daha 2018 Ekim’indeki tatilimizde nereye gidelim diye araştırma aşamasındayız. Bu konuda yapılan çalışmalar, Türk insanının neredeyse yüzde 80’inin nereye gideceğine son bir ay içinde karar verdiğini gösteriyor.
Elin Avrupalısı bir yıl önceden karar verip, rezervasyonu tamamlamış olduğu için, yabancı tur operatörleri de bir sonraki yıl hangi şehirde kaç kişi ağırlayacaklarını bilir. Hatta parasını da tahsil etmiş olur. Sonrasında ne mi yaparlar, gider hizmet alacakları otel ve havayoluyla masaya oturur, “Bak kardeşim ben senin bölgene bu yıl şu kadar kişi getireceğim, ödeme için nakit param da hazır” der, sıkı pazarlıklar yaparak, rezervasyonlarını bir yıl önceden tamamlar.
Bunun doğal sonucu olarak da, örneğin fiyatı 100 euro olan şehir merkezindeki otel odasını, 25-35 euro arasında alırlar. Aynı şekilde misafir sayısı belli olduğu için, tarifeli havayolu yerine, çok uygun fiyata uçaklarını kiralar ve inanılmaz fiyatlara tatil programları sunarlar.
Talebe göre alınıyor
Gelelim bize... Son bir ay içinde karar verme hastalığımızdan dolayı, tur operatörlerimiz doğal olarak risk almak istemez ve talebin oluşacağı zamana kadar bekler. Talep oluşmaya başlayınca da, parça parça satın alma işlemine başlar. Bu arada şehir merkezindeki dört ya da beş yıldızlı oteller, ucuz fiyatlarla çoktan Avrupalı tur operatörleri tarafından kapatılmış olduğu için, merkezden uzak düşük yıldızlı otelleri ve bulabildiği uçakları yüksek fiyattan satın almak zorunda kalır. Maliyetleri yüksek olduğu için, satış fiyatları da öyle olur.
Sonrasında da tatile gittiğimiz yerde karşılaştığımız Avrupalı’nın şehir merkezinde beş yıldızlı otelde kaldığı halde, tur programına üç kuruş, bizimse banliyödeki üç yıldızlı otelli programa 300 kuruş ödediğimizi fark edince, basarız çığlığı “Neden bize bu kadar pahalı?” diye!
Eylül ve ekim ayları Avrupa’nın güneyinde ve Türkiye’de kalabalıkların azaldığı, havanın kültür gezileri için en uygun hale geldiği, farklı aktivitelerin yapıldığı muhteşem bir zaman dilimi...
“Peki o zaman nerelere gidelim?” diyenler için kısa bir liste aşağıda:
- Münih ve Oktoberfest: Bu yıl yine Theresienwiese’de. 22 Eylül’de başlayıp, 7 Ekim’de bitecek ve 6 milyon kişinin ziyaret etmesi bekleniyor.
- Galway ve İstiridye Festivali: İrlanda’nın bu en eski festivali, bu yıl 28-30 Eylül arasında düzenlenecek.
- St. Tropez ve Les Voiles de Saint-Tropez: Akdeniz’de yat sezonunun bitişi kabul edilen ve 4 bin denizciyle 300 yatın katılacağı etkinliğin 20’ncisi, bu yıl 29 Eylül’de organize edilecek.
- Konya Mistik Müzik Festivali: 20-30 Eylül tarihleri arasında, 15’inci kez gerçekleştirilecek Uluslararası Konya Mistik Müzik Festivali’ndeki konserler, Mevlâna Kültür Merkezi ve Selçuklu Kongre Merkezi’nde, ücretsiz olacak.
- Diyarbakır ve Zerzevan: Diyarbakır’ın son yıllarda turizm
ve tanıtım alanında yaptığı örnek olacak çalışmalar, meyvesini verdi ve dünya turizminin Oscar’ı olarak kabul edilen Altın Elma ödülüne bu yıl Diyarbakır layık görüldü. Ödül töreni, eylül sonunda.
Aynı şekilde Dicle Üniversitesi’nin başarılı öğretim üyesi Dr. Aytaç Coşkun’un kazı başkanlığını yaptığı eski Roma Garnizonu Zerzevan’ın da her geçen gün dünya çapında bilinirliliği artıyor. Kış gelmeden mutlaka bir gezin.