Koronavirüse karşı bugünlerde herkeste bir vitamin takviyesi çılgınlığı olduğundan dün bahsetmiştik. Bugün de, ilaç olarak çokça tüketmekten çekinmediğimiz vitaminleri detaylı inceleyecek olursak...
Vitamin A: Bağışıklık sistemini güçlendirir. Hayvansal gıdalardan ya da beta-karotenden elde edilir. Beta-karoten, vücutta vitamin A’ya dönüşen oranj pigmenttir. Havuç, koyu yeşil sebzeler, tatlı patates ve mangoda bulunur. Ancak aşırı beta-karoten seviyesi kanserojendir. Sigara içenlerde beta-karoten takviyesiyle akciğer kanseri arasında ilişki olduğuna dair yayınlar vardır.
Vitamin B: Hücre bölünmesi için gereklidir. Tahıllarda, kuru meyvede ve süt ürünlerinde bol miktarda bulunur. Takviye olarak alınan fazla B vitamininin kanser yaptığına dair yayınlar var. Özellikle akciğer kanseriyle ilişkilendirilmiştir.
Vitamin C: Takviyesini en çok almaya çalıştığımız vitaminlerden biri. Sebze ve meyvelerin çoğunda bulunuyor aslında. Serbest radikallerin etkisine karşı antioksidan etki taşıyor. Son dönemde de kanser tedavisinde kullanılabileceği ve immünoterapilerin etkisini artırabileceğine dair yayınlar bulunmaktadır. Ancak aşırı miktarda (günlük 200 mg’dan fazla) alınmasının baş ağrısı, bulantı, mide krampları ve böbrek taşlarına sebep olduğu bilinmektedir. Bir zamanlar her sorunun sebebi olarak görülen serbest radikaller, aslında hücre için gereklidir. Serbest radikallerin yoklukları bağışıklık sisteminin görevini yerine getirememesine, ayrıca hücrelerin kontrolsüz büyümesine yani kansere neden olabilir. Bu da antioksidan alımında bir sınır bulunduğu anlamına gelir.
Vitamin D: Bu vitamin için en doğal kaynak güneştir ve ülkemiz de güneş açısından şanslıdır. Ancak yapılan çalışmalar, Türkiye’de her 10 kişiden dokuzunda D vitamini eksikliği olduğunu gösteriyor. İstatistiklere göre, kadınlarda daha fazla. Kullandığımız koruyucu kremlerle ve kıyafetlerimizle güneşten çok iyi korunuyor olmamız, aynı zamanda ekim-nisan ayları arasındaki dönemde güneş ışınlarının ülkemize dik gelmemesi, bu eksikliğin nedeni olabilir.
Muhtemel bir başka sebep ise, Türkler'in D vitamini reseptörlerinde (algaçlar) genetiksel bir sorun olması. Aslında kemiğin yapısı için gerekli olan bir vitamin; kalsiyum ve fosfor emilimini hızlandırarak güçlenmesine yardımcı oluyor. Eksikliğinin kanserle ilişkisinin saptanması ise, önceleri yapılan epidemiyolojik çalışmalara dayanıyor. Bu çalışmalarda, bazı kanser türlerine rastlanma sıklığının ve ölüm oranlarının, Ekvator'un güneyindeki ülkelerde daha az olduğu saptanıyor. Araştırmacılar, bu farkın D vitamini seviyesindeki farklılıktan olduğunu düşünüyor ve yapılan laboratuvar çalışmalarının sonucu da bu bulguyu destekliyor. Ancak klinik incelemelerin sonuçları çelişkili. Son dönemde yayınlananlarda, dışardan takviyesinin hastalık riskini azaltmadığı rapor ediliyor. Hem kanser tedavisi alan hastalarda hem de sağlıklı kitlenin çoğunluğundaki kan testlerinde, D vitamini değerleri düşük. İlaç verdiğimizde de kan değerinin yükseldiğini gözlemliyoruz. Ama bir önceki yazıyı hatırlarsak; kan değerinin yükselmesi hücreler tarafından gerektiği gibi kullanılabildiği anlamına gelmiyor.
Vitamin D ihtiyacını karşılamanın en sağlıklı yolu el, yüz, kol ve ayakları haftada 3-4 kez, 15-20 dakika güneşlendirmek. Bu sırada güneş koruyucu kremlerin olmaması önem taşıyor. Bu kısa güneşlenmeler cilde zarar vermez ve vücudun ihtiyacını ilaç takviyesi olarak almaktan daha iyi karşılar.
Vitamin E: Antioksidandır ve hücre zararları için önemli bir bileşendir. Buğday tohumu, ay çekirdeği, badem, fındık, fıstık ve ayçiçeği yağında bulunur. E vitaminin fazlalığı, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına, aynı zamanda sindirim sistemi üzerinde zararlara yol açmaktadır. Ayrıca, kanın pıhtılaşmasını engelleyip, vücut içerisinde kanamalara yol açabildiğinden takviyesi konusunda dikkatli olunmalıdır.
A, D, E ve K vitaminleri, yağda eriyen vitaminler olduğu için fazla alınması durumunda karaciğerde birikir ve zarar verebilir. Her şeyin azının karar çoğunun zarar olduğu gerçeğini unutmayalım ve doğal yollarla vitamin ihtiyacımızı karşılamayı tercih edelim. Koronavirüsle mücadele ettiğimiz şu günlerde, ekstra vitamin ihtiyacımız bulunmuyor; iyi beslenin, düzenli uyuyun ve mutlaka evde biraz egzersiz yapın. Yeterince iletişimi yapılan hijyen kurallarına uyduğunuzu düşünerek bahsetmiyorum... Aşırıya kaçmayan, yeterli beslenme, egzersiz ve uykuyla evde kalın, sağlıklı ve sade kalın.
Daha fazla ve detaylı bilgiyi '50 Soruda Kanser' kitabında bulabilirsiniz.