KANSER KAÇ YAŞINDA?

Kanser, tarih boyunca vardı ve tarihteki ilk vakası, M.Ö. 1600’de Mısır’daki mumyalarda tanımlanmıştı. Kemik kanseri olduğu düşünülen ilk mumyadan yaklaşık bin yıl sonra, yine mumyalardaki ilk meme kanseri vakası kayıtlara geçmiştir. O çağlarda kanserli insanların iyileşebileceğine inanılmıyordu. Trajik olan ve en büyük engeli oluşturan, bugün de hâlâ geniş bir çevrede inanılmamasıdır. Cerrahi yöntemler uygulanarak kanserli dokudan kurtulmaya çalışılır, hastayı tedavi etmenin dışında, şikayetlerini yok etmeye yönelik teknikler uygulanırdı.
İnsanlığın tanık olduğu en eski hastalıklardan biri olan kanserle ilgili geçerli teorilerin neredeyse tamamı ise modern dünyaya aittir.
Kanser Yunanca'daki 'carcinos' yani yengeç kelimesinden gelir ve ilk defa Hipokrat (M.Ö. 460-370) tarafından kullanılmıştır. Hipokrat, kanseri parmak gibi uzantılarından dolayı yengece benzetirken, daha sonra Celcus (M.Ö. 28-50) bu Yunanca terimi Latince'ye çevirerek 'cancer' yani yengeç demiştir. Daha sonraları Galen (M.S. 130-200), tümörleri tanımlamak için Yunanca'da şişlik anlamına gelen 'oncos' kelimesini kullanmıştır.
Kanser hakkında çok sayıda teori bulunmaktaydı ve bunların ilki yine Hipokrat tarafından öne sürülmüştü. Hipokrat, insan vücudundaki sıvıları kan, balgam, siyah ve sarı safra olarak dörde ayırıyordu. Bu sıvılar arasındaki dengesizliğin ve herhangi bir organdaki siyah safra fazlalığının kansere neden olduğunu düşünüyordu. Bu yaygın inanç Orta Çağ'a kadar devam etti... Kanserin oluşumuna ait modern teorilerin gelişmesi ise 20'nci yüzyılın başlarına dayanır. Bu tarihlerden itibaren kanser hakkındaki bilgilerimiz arttıkça kanserin tanı ve tedavisi konusundaki gelişmeler de hızlandı.
İlk zamanlarda hasarlı dokulardan kurtulmak, tamamen iyileşmek olarak algılanıyordu ve sadece kanserli dokunun değil, bulunduğu tüm bölgenin geniş cerrahi operasyonlarla alındığı ameliyatlar yapılıyordu. 1800’lü yılların sonunda Wilhelm Conrad Rontgen tarafından bulunan X ışınıyla, kanserli bölge radyasyonla yakılmaya başlandı. Zamanla tüm bu geniş cerrahi operasyonlara ve ışın tedavilerine rağmen hastalıkların nüksettiği ve başka organlara da yayıldığı görüldü. Bununla beraber lösemi gibi hastalıkların tedavisi için, bölgesel etki gösteren cerrahi ve radyasyona ek olarak, etkisini tüm vücutta gösterecek bir tedavi yöntemine ihtiyaç duyuluyordu. Bu amaçla geliştirilen ilk kemoterapötik ilaçlardan biri olan ve lösemi tedavisinde kullanılan antifolatlar, cerrahi ve radyoterapiden çok sonra 1940’lı yıllarda kullanıldı.

Haberin Devamı

Geçmiş yıllara oranla arttı mı?
Kanser yaşla ilgili bir hastalıktır ve yaş aldıkça kanser olma ihtimalimiz artar. Geçmişte insanlar kanser olacak kadar yaşayamıyor; veba, tüberküloz, tifo, kolera ve daha birçok bulaşıcı hastalıktan ölebiliyorlardı. Bu kısa yaşam ortalamasıyla insanlarda kanser oluşamıyordu. Uygarlık, bilimsel gelişmeler ve teknolojiyle insan ömrü uzadı ve bu süreçte kanser olma olasılığı arttı. Tüm bunlara ek olarak önceden kişilerin ölüm sebepleri de net bir biçimde tespit edilemiyordu; görüntüleme yöntemleri, biyopsi ve benzeri doku inceleme tekniklerindeki gelişmelerle daha fazla tanı koyar hale gelmemiz kanserle daha çok karşılaşmamıza neden oldu. Etrafımızda daha çok kanser vakası varmış gibi görünmesinin bir sebebi de, kanser tedavisi alıp iyileşen, normal yaşamına devam eden çok sayıda insan olmasıdır. Kanseri duymaktan, konuşmaktan korkmayın, onu en çok bu farkındalığın gücü yok edecek! Sağlıkla ve çoklukla kalın.

Haberin Devamı

Daha fazla ve detaylı bilgiyi '50 Soruda Kanser Kitabı’nda bulabilirsiniz.

Haberin Devamı