Aynı yaşta ve doğal olarak aynı sınıf kadamesine devam eden iki lise öğrencisi, ortak bir muhabbet kurmakta bile zorlanıyorsa, sevdikleri-bildikleri-takip ettikleri hiçbir şey birbirini tutmuyorsa, üstelik bu gençler aynı ülkenin, hatta aynı şehrin çocuklarıysa, gelecekte bir arada nasıl sağlıklı toplumsal iletişim kurulacak? Ortak hedeflerde nasıl buluşulacak? Dinledikleri şarkılardan, izledikleri dizilere, güldükleri filmlerden oynadıkları oyunlara kadar birbirine yabancı, kopuk ve toplumsal yarılmanın sarp kıyılarında kalmış gençlik, dünya rekabetinde ülkesine nasıl yer açacak? Yeni yetişen neslin arasındaki bu büyük uzaklık nasıl aşılacak? Ortak bir kültür kilimine basmadan büyüyen çocuklar, apayrı motifler olarak birlikte büyük bir desen oluşturmayı nasıl sağlayacak?
Nostalji romantizmi için değil, ülkemizin geleceği için, lütfen hatırlayın; çok şeyimiz yoktu ama neyimiz varsa çoğu ortaktı... Hatta aileden yadigârdı ‘yağ satarım bal satarım’, ‘misket’, ‘yakar top’ ve ‘sek sek’... Aile boyuydu ‘Kemal Sunal’, ‘Hababam Sınıfı’ ve ‘Devekuşu Kabare’... Peki ya ‘Çalıkuşu’, ‘İnce Memed’, ‘Bir Garip Orhan Veli’, ‘Yeşilçam’, ‘Barış Manço’, ‘Zeki Müren’ ve daha niceleri? Or-tak hafıza, ortak payda... Eksiğiyle, yanlışıyla kör topal da olsa geldik bu günlere... Her seferinde anlaşmanın yolunu bulduk bir şekilde; peki ama bundan sonra? Eğitim sisteminin apayrı gezegenlerine düşen bu çocuklar, kendi yörüngelerinde döne döne büyürken hangi eksen tutacak onları bir arada? Bir dikkat edin çevrenizde aynı yaştaki öğrencilere, sanki bambaşka dünyanın insanları onlar. Ne kadar farklı yaşamları olsa da, duydukları yerde aynı hisle dolacakları ortak hiçbir ses, bakarken dalacakları tek bir resim yok çocukluk hafızalarında; peki ama gelecekte nasıl bir arada yaşayacaklar? Birbirlerine bu kadar uzakken, nasıl bu ülke için el ele çabalayacaklar?
Ortak payda şart!
Bugün eğitimi, dünya genelinden kopuk düşünemeyiz. Aksi halde bir işsizler ordusu inşa ederiz. Yarın herkes ya yurt dışından bir ürün ya yurt dışındakine bir ürün satmak ya da yine yurt dışındakilerle bir üretim için çalışacak. Dolayısıyla herkesin, dünya genelinde yaygın belirli temel prensiplerde beceri sahibi olması gerekli. Oysa daha bizim ülke olarak kendi içimizde, eğitimle gelen ortak bir kültür paydamız yok. Yukarıda örnekler vermeye çalıştım, eskiden iyi kötü vardı ama artık yok. ‘Pollyannacılık’ yapma desem herkes anlar değil mi, işte çocuklarımızın bir sayfalık bir konuyu bir örnekle anlatabilecekleri ortak paydaları yok bugün. Çünkü eğitimin en büyük sorunu olan büyük bir ‘yarılma’ içindeler. Sonuna kadar açılmış bir makasın, keskin ucunda birbirine değmeden kanaya kanaya ayakta durmaya çalışıyorlar. Ne yazık ki onları ortak paydada buluşturacak bir eğitim anlayışı yok!
Örnek vereyim, Avrupa’da, lise mezunu olan herkesin muhakkak eğitim hayatında okuduğu temel eserler vardır. Dolayısıyla iletişimde olan iki kişi, birbirinin dilinden anlar. Bu hem bir seviye verir, hem de ortak bir kültür birikimiyle diyalogu kolaylaştırır. Bugünkü eğitim anlayışındaysa, artık iletişim ağını genişletmek için, dünyanın temel eserlerini ve başlıca tarihi geçmişi bilmek gerekir. Aksi, yarının yetişkinlerini ve tabii ki ülkemizi çağın gerisinde bırakır. Ama daha bizim okullarımızın liseyi bitirene kadar ‘zorunlu’ olarak sunduğu bir ortak kültür-sanat müfredatı yok. Ortak 100 kitap-şiir okumamış,
100 film izlememiş, aynı şarkılarda gözyaşı dökmemiş bir nesil konuşur ama iletişim kuramaz. Birbirinin ne dediğini zaten hiç anlamaz. Kendi dilinde kaybolmaktır bu ve yabancılaşmanın en acısıdır. Önce aynı toprağın çocuklarının birbirini, sonra dünyayı anlayabilecekleri, insanlığın evrensel duygularını taşıyan ortak bir kültür mirası müfredatı, hemen eğitim planına alınmalı. Mesafeler gittikçe açılmadan, makas iki yana dağılmadan, o son pamuk ipliği de kopmadan, kısaca daha fazla geç olmadan...