Dinlenelim ama bir yandan da gezelim, tarih görelim, harika fotoğraflar çekelim, güzel yemekler yiyelim, alışveriş de yapalım, çok tenha olmasın ama çok da kalabalık olmasın ve tüm bunlarla birlikte bir de kazıklanmayalım” diyenlerdenseniz, isteklerinizin tamamını bulabileceğiniz ve zahmetsizce ulaşabileceğiniz küçücük bir Yunan Adası, Patmos...
Mavi-beyaz sokakları, evleri çiçeklerle kaplı, sıcak, sevimli, üstelik de eğlenceli komşu kapısı Yunan Adaları’nı kim sevmez ki? Yaz aylarında, tatil için Türkiye’nin sayfiyelerini seçen yerli-yabancı turistler, hazır Ege sularına gelmişken, burnumuzun dibindeki adaları da genellikle ziyaret ederler. Elbette, feribotlar sayesinde pratik olan deniz ulaşımının da bunda payı büyük. Öyle ki, Kos gibi yarım saatte ulaşılan adalara günübirlik gidip gelenlerden, upuzun pasaport kuyrukları oluşuyor.
Açıkçası, yol kısa olduğu için cazip görünse de yaz aylarında günübirlik Yunan Adası gezisi tavsiye etmem. Unutmayın ki adaların gecesi keyifli, gündüz birkaç turistik mağaza dışında pek bir şey yok. Kaldı ki, tıpkı Bodrum’a gelince Yalıkavak Türkbükü’nü görmek gibi, adaların da koyları görülmeli, hele o muhteşem denizine muhakkak girilmeli! E o kadar gitmişken, harika yemeklerin de bir keyfine varılmalı. Kısaca, kapı vizesine azımsanmayacak bir para ödeyene kadar, yaz başı uzun süreli vize alıp, hiç değilse 1-2 gece konaklamalı.
Burayı sevdim
Çok ada gezdim ama gördüklerimin içinde bugüne kadar en çok Patmos’ta tatil yapmayı sevdim. Neden mi?
- Küçük ve pratik bir ada. Feribotun yanaştığı ana liman bile plaj, hem de deniz şaşılacak şekilde tertemiz. Yan koylar desen, en uzağı 5 km. Küçük bir otomobil, ATV ya da çoğu İtalyan’ın yaptığı gibi motor kiralayabilirseniz, harika. Ama taksiyle de fazla para ödemeden gidilebilecek 1-1.5 km. uzakta harika koylar ve plajlar var. Ayrıca toplu taşıma da var bu koylara... Turistlerin çoğu yürüyerek gidiyor hatta.
- Çok ama çok temiz, öyle ki insan bir film dekorunda zannediyor kendini... Çünkü gerçek olamayacak kadar temiz!
- Mutlaka limanın da bulunduğu merkez Skala’da kalmak gerek. İşte o zaman her şey yürüme mesafesinde ve el altında. Görülecek çok yeri olduğu halde hiç tatil yorgunluğu yaşatmayan bir ada Patmos.
Merkez’de küçük bir pansiyonda kalınca, yüzmek de çarşı da, yemek ve eğlence de hep yürüyerek. Ücretsiz otopark da tam orta yerde.
- En yoğun sezonda gittiğim halde tam kıvamındaydı ada, baktığınızda her yer canlı ve doluydu ama yemek için kuyrukta bekletecek ya da plajda havlu serecek yer aratacak bir izdiham da yoktu. İlginç bir şekilde sanki tam kapasitesi kadar insan var gibiydi.
- Mikonos-Santorini gibi sosyetik adalarla kıyaslandığında, ekonomik. Ege şıklığını korumakla birlikte lükse kaçmayan, tevazu sahibi bir ada. Kaliteli ama mütevazı, şık ama sade, eğlenceli ama gürültülü değil, konforlu ama fazladan lüks değil, turistik ama bir o kadar da yerel. Örneğin asla kazık yemiyorsunuz Patmos’ta. En uzak koyda da, en turistik manastırın kapısında da su aynı para. Nerede yemek yerseniz, güzel ve kaliteli, üstelik fiyatlar her yerde dengeli.
Hem eğlenceli hem kutsal
- Patmos bir ‘kutsal ada’, elbette Yunan olmanın verdiği eğlenceli olma hali hakim ama uçlarda değil. Daha sakin, naif ama hep canlı. Yani öyle Bodrum hele hele Mikonos’un çılgın gece hayatını aramayın. Açıkçası tam bana göre...
- Kutsal ada demişken biraz açayım: Patmos, Hz. İsa’nın havarilerinden Azizi Yuhanna’nın MS 95 senesinde sürgün edildiği yer. İnanışa göre, Yeni Ahit’in son kitabı, şu anda turistik geziye açık olan Azize Anna Mağarası’nda, Aziz Yuhanna yani Saint Jean tarafından yazılır. ‘Akdeniz’in Kudüs’ü’ olarak görülmesi de bundan... Bu arada yeri gelmişken hatırlatayım Aziz Yuhanna, bizim Efes’te ölmüş. 1088 yılına gelindiğinde, şu anda adanın simgesi sayılan manastır kurulur. Ortodokslar’ın çok önem verdiği bu dağ başındaki manastırın çevresi de Chora adı verilen harika bir yerleşim merkezine dönüşmüş. Daracık, kemerli ve begonvilli bin yıllık mavi-beyaz sokakları, minnacık Yunan evleriyle rüya gibi bir yerleşke Chora... Bugün, sanat galerileri, kafeler ve tasarım mağazalarıyla dolu sokakların güzdüzü ayrı, gecesi ayrı güzel ve fotoğraf meraklıları için bir hazine.
- Patmos’ta alışveriş etmek şart değil ama mağaza gezmek çok keyifli. Ne yazık ki Bodrum’u ele geçiren ‘çakma’ pazarın tersine, Patmos’ta çoğunlukla yerli ve özgün tasarım ağırlıklı... Bu sebeple ucuz olmasa da Yunan tasarımcıların çok şık elbiselerini, takılarını ve aksesuarlarını görmek keyif verici...
- Patmos adeta bir İtalyan adası. Bir dönem İtalyan himayesinde kalmasından sebep belki de ziyaretçilerin yüzde 80’i İtalyan, hatta adada Yunan’dan çok İtalyan olduğunu söyleyebilirim. Bu arada yine belirteyim ki, Türkler’in belki de en az ziyaret ettiği yer Patmos.
- Doğrudan Bodrum-Patmos feribotu olduğu için ulaşım çok rahat, üstelik Kos gibi pasaport kuyrukları da olmuyor geliş ve gidişte. Elbette, Kos’a gelip, oradan Patmos’a geçmek de mümkün. Bodrum-Patmos yaklaşık iki saat sürüyor. Eğer direkt seferle değil; Kos aktarmalı gelinirse, bu süre 3.5 saat oluyor.
- Nerede yeseniz güzel, nerede yeseniz kaliteli. “Muhakkak” dediğim 1-2 adres size: Skala’nın sahilinde geleneksel Yunan mutfağı için Tzivaeri ve alt katındaki Ston Afro, sahilde limandan sonra deniz kenarında To Tsipouradiko Mas, çarşının içindeki Mostra Cafe, Agriolivadi Koyu ve Agriolivadi Restauran.