Küba’da 25 yıldır kansere karşı bir aşı üzerinde çalışıldığı biliniyor. Sonunda Kübalı doktorlar bunu da başardı. Aşı, doğrudan tümöre karşı değil; onun ürettiği bir proteini hedef alarak, hücrelerin büyüme ve bölünmesini önlüyor. 60 yaş altındaki hastalarda iyi sonuç aldıklarını açıklayan Kübalı doktorlar, şimdilik hastaların bir sene kazandığını, tümörün büyümesi ve metastazın engellendiğini, ilerde ise çocuklukta yapılacak tıpkı kızamık gibi önleyici aşı haline geleceğini söylüyorlar. Şimdi gelelim haberin en güzel yanına, sosyolist bir ülke olan Küba’da aşı, kanser hastalarına ücretsiz veriliyor. Obama ile başlayan ılımlı süreçten yararlanan Amerika hemen devreye girmiş, şu an FDA onayı alma aşamasında aşı... Tabii Amerika’nın elinde kim bilir kaça çıkar fiyatı! Şu anda sadece akciğer üzerinde test edilmiş. Kanser hastalığı ve tıp, hassas, uzmanlık gerektiren ve suistimale açık bir konu olduğu için, ben daha fazla detay vermeyi doğru bulmuyorum. Tek bildiğim, Küba’ya gitmekle bu aşıya erişim sağlanamıyor. Önce e-posta ile Küba Sağlık Hizmetleri’ne müracaat ve rapor göndermek gerektiği söyleniyor. Şu bir gerçek ki, halka zararlı olanları yerle bir eden devrimin ülkesi Küba, bu defa tüm insanlığın ortak düşmanı kansere devrime hazırlanıyor!
Yok yok!
Küba ile ilgili bir başarıdan söz etmişken, yaklaşık beş sene önce yılın en çok okunan yazılarından biri olan “Küba’da yok yok” yazımdan bir özeti yeniden paylaşmanın tam zamanı olduğunu hissediyorum.
‘Çocuğum ne olacak?’ korkusu yok. Devletin kurduğu hamile merkezlerine gitme zorunluluğu var. 70’li yıllarda, hamile pilatesi başlatılmış bu merkezlerde, ayrıca bebek bakımı için eğitim veriliyor. Doğan çocuk, devletin sayılıyor. Her tür sağlık ve eğitim hizmetini devlet karşılıyor. Eğitim de tabii ki eşit. Minikler, en az üç dil öğreniyor.
Sağlığın için endişelenmek yok. 11 milyon nüfuslu Küba, tıp alanında dünyada en üst sıralarda... Çocuk lösemisinde tedavi oranı yüzde 80. 30 bin doktor çalışıyor. Sadece kendi ülkelerine değil; tüm Güney Amerika’ya sağlık hizmeti veriyorlar.Tabii ücretsiz. Özel uçaklarla başka ülkelerdeki hastaları yine ücretsiz Küba’ya getirtip, tedavi ediyorlar. (Bu beş yıl içinde ayrıca AIDS’in anne karnında bebeğe geçmesini engelleyen aşıyı ve şimdi de kanser aşısını buldu Küba.)
Açlık yok. Evet, zenginlik de yok, çeşit yok ama karnı aç yatan da yok. Devlet, karneyle her aileye ihtiyacı olan yiyeceği dağıtıyor. Elbette, çuval çuval değil. Örneğin; kişi başı aylık iki kilo kırmızı et veriliyor. Tavuk, patates, pirinç ve şeker dersen, tabii daha çok.
İşsizlik yok. Devlet herkese iş veriyor ve maaşlar arasında yüzde 3’ten fazla fark bulunmuyor. Doktor olmuşsun, garson olmuşsun,
pek fark etmiyor.
Sokakta yatan evsiz yok. Bana en ilginç gelen bu oldu. ‘En gelişmiş’ diye tanımladığımız ülkeler bile evsiz kaynarken, Küba’da bir tane sokakta yatan insan yok. Ama iyi ama küçük, devlet herkese barınacak bir ev veriyor. Genellikle geniş aile yapısı var bu yüzden... Genç bir çift birlikte yaşamaya karar verdiğinde, hangi tarafın evi müsaitse, o ailenin yanına yerleşiyor.
Kadına şiddet yok! Zaten genel olarak kavga-dövüş-bağırış-çığırış yok. Korna çalan bile yok. Hani, belediye suyuna sakinleştirici karıştırıyorlar diyeceğim ama belediye suyu da yok. Her yer doğal kaynak ve su fışkırıyor. Dönelim şiddete; bir kadına hafifçe dokunmanın cezası bile beş yıldan başladığı için belki de, öyle şiddete filan rastlanmıyormuş. Hele “Karısını öldüren kocalar var mı?” sorusunu sorduğumda, “Nereden aklına geliyor böyle şeyler?” dedi bana genç bir Kübalı kadın. “Hiç aklımdan çıkmıyor ki...” diye geçirdim içimden!
İlginç geliyor...
Boşanma yok. Çünkü evlenme de yok. Kübalılar genellikle resmi evlilik tercih etmiyor çünkü boşanma sırasında paylaşılacak mal-mülk kısaca nafaka-miras gibi kavramlar yok. Zaten her şey devletin. Eh çocukların sorumluluğu da devletin. Sadece aile arasında yüzük takıp, kendilerini karı-koca ilan ediyorlar. Aile kurmayı çok önemsiyorlar sadece bunu bürokratik olarak onaylatmıyorlar.
Ter kokan kimse yok. Sabun-şampuan karneyle. Hepsi Küba malı. Fazladan almaya kalkarsan pahalı. Ama herkes tertemiz.
Eğlencesiz gün yok. Müzik ve dans her şeyleri. Sokaklarda, meydanlarda toplanıp, dans ediyorlar. Belki bu sebeple, hiç asık suratlı
insan yok.
Organik olmayan gıda yok. Tavuk çiftliği yok mesela.
Turistler için ‘güvenlik ve kazık yemek’ korkusu yok! Her işletme devletin, çalışanlar da devlet memuru. Örneğin, Hilton Otel, Devrim sonrası olmuş Küba Özgürlük Oteli. En görkemli şovlar, en güzel caz kulüpler aslında hep devlet işletmesi... Ayrıca, Küba’da turiste zarar vermek en büyük suçlardan biri.
Para yok. Doktor, aylık 20 euro karşılığı bir maaş alıyor. Şimdi ‘Nasıl geçiniyorlar?’ diye düşünüyorsunuz. Ama işte elektrik de 0.50 kuruş. Ev kirası yok, sabundan yiyeceğe temel ihtiyaçlara para harcamak da yok. Hastane, eğitim masrafı yok. Çocuklara kalem almak bile yok.
Reklam tabelası yok. O sebeple Küba sokaklarını fotoğraflamak gibisi yok.
Peyzaj yapılmamış alan yok! 500 km. şehirlerarası yol gittim, tüm yol kenarları müthiş çiçeklendirilmişti. Üstelik bunun için servet harcamak yok! Devletin ürettiği çiçeği, devletin bahçıvanı ekip, bakımını sağlıyor, yollar-parklar muhteşem bakımlı duruyor.
Yıkılan evlerin yerine yeni bina dikmek yok. Devrim yasalarından biri bu. Eski binalar kendiliğinden yıkılınca hemen yerine park yapılıyor.
Kibir yok! Turizm Bakanı’nın karısı, büyük otellerin barlarından birinde çalışıyor mesela.
Evlerin camı yok. İlginç ama gerçek. Hammadeye sahip olmadığı için Küba’da cam üretilemiyor. Dışardan almak da pahalı olduğu için kepenklerle evler fırtınadan korunuyor.