Ülkemiz kadar her an gündemin değiştiği bir ülke yok diye düşünüyoruz ya, ben size bugün hiç de öyle olmadığını, tarihin sürekli tekerrür ettiğini ispatlayacağım. Geçen yıl 19 Mayıs’ın, bugün aynen tekrarını yaşıyoruz mesela... Bakın fark ettiğim an, ben de şoke oldum ama size ispata hazırım. Buyrun geçen sene yine bu köşede yazdığım 19 Mayıs tarihli yazımdan başlıklara bakın...
Ben sahiden şoktayım...
Büyük bayram... Ülkenin geleceği için 99 yıl önce atılmış, ülkenin geleceği gençlere adanmış bir bayram... Cumhuriyet’e giden yolda Ulu Önder Mustafa Kemal tarafından atılan ilk adım... Sonsuza kadar özgür, eşit ve bağımsız olmak için başlatılan büyük mücadele... Bugün, hala sürüyor mücadelemiz... Atatürk’ün izinde, bağımsız, laik, adil bir ülke hayalinde yürüyen tüm vatandaşlara kutlu olsun...
(19 Mayıs ile ilgili dileklerim elbette aynı, bunda şaşırtıcı bir durum yok)Bu bayramın ve gençliğin iki anlamını da hiç unutmamak gerek;
- Ülkeyi, gelecek nesillere emanet edeceğimize göre, nasıl bir Türkiye istiyorsak öyle yetiştirmemiz gerek çocuklarımızı... Biat etmeyi öğretirsek, biat ederler. Bugün kendi büyüklerine, yarın dünyanın büyüklerine... Söz sahibi olmayı değil, söz dinlemeyi öğrenen nesiller, yarın da üstün durumdaki yabancı ülkelere biat etmekten kurtaramazlar kendilerini... Bilimle, akılla, sanatla, özgür düşünceyle ve adalet hissiyle büyüyen nesiller ancak geleceğin güçlü Türkiye’sinin mimarı olabilir.
(Bir yılda bir arpa boyu yol almış değiliz, hala gençlerin en büyük derdi, özgür düşünce ve ifade) - Atatürk’ün gençliğe hediye ettiği bu bayram, kuşkusuz yaşla sınırlı değil, çünkü gençlik tek başına yaşla bağlantılı bir kavram değil. Mustafa Kemal’in kendi ifadesiyle, “Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli” demektir. Aydınlık ve demokrat insanların fikirleri yaş aldıkça gençleşir, gençler için gençlerle birlikte düşündükçe ülke gelişir. Tersi de ne yazık ki memleketin köküne dinamit döşemektir. Türkiye için iyi bir gelecek istiyorsak, daha çok akla ve bilime dayalı, eşitlikçi ve özgür bir eğitim yoluna gitmeliyiz.
(Hala eğitim aynı dertte; en büyük eksik, bilim, sanat ve felsefe...)Seçim sürecinde aklıma takılanlar
(Şok şok... Geçen yıl 19 Mayıs’ta yine gündem, önümüzdeki seçimmiş... Dere tepe dümdüz gitmişiz, bir yıl geçirmişiz ama seçimleri bitirememişiz! Bakın bu konuda da bir değişiklik olmamış gündemimizde)
- Adayların çıkıp bir arada tartışıp, eteklerindeki taşları döktüğü, seçmenin de miting meydanlarında kan ter içinde değil, evdeki koltuklarına yayılarak adayları inceleyip, ona göre karar vereceği programlar ülkemizde olsa deyip duruyoruz her seçim... Hani malum, bizim dışımızda demokratik her ülkede öyle yapılıyor. Adayları bir araya getirip, ikili programlar yapılsa, reyting tavan yapsa... Hadi ama azıcık demokrasiden kimseye zarar gelmez...
(Ahhahaa... Bu seçimden önce de beklenti hala aynı, ama nerde... Görün işte, hiçbir şeyin değiştiği yok ülkemizde)
Dolar testi (Asıl şoke eden bölüm)(Geçtiğimiz sene de 19 Mayıs günü doların an be an hızla yükselişiymiş gündem, bugün de aynı. Tek fark, geçen sene 4.50 diye ağlaştığım dolar bugün 6 TL’yi geçti. Ama yazdıklarımın geri kalanı aynen bugün de geçerli)Dolar bu hafta 4.50’yi geçti. Ben bu satırları yazarken her paragraf başı 10 kuruş kadar artmaya devam ediyor. İlginçtir ki insanımızda bir ferahlık ve bir sakinlik... Her an cebimizdeki para hızla erirken, bir ekonomik uçuruma hızla sürüklenirken, sanki her şey normalmiş gibi yaşama devam etme eğilimiz, neden ileri geliyor dersiniz?
A- Dolar-euro ecnebi parası olduğu için yurt dışında yükseliyor, konunun bizimle alakası yok sanıyoruz da ondan!
B- Döviz ateşinin yükselişinden milletçe havale geçiriyor olmamızdan.