Azra Kohen’in yeni kitabı ‘Gör Beni’, harika bir yolculuğa davet ediyor insanı... Hem tarihsel hem de İstanbul sokaklarında bir yolculuk bu. Tam da bahar kapıda, insanın kendini yollara vurası var bu günlerde. İşte okurlukla, gezginliği bir potada eritebileceğiniz çok keyifli bir hafta sonu fikri size... Hemen belirteyim, bu fikir bana ait değil. Birkaç gün önce sevgili Azra Kohen ve Saffet Emre Tonguç’la ‘Gör Beni’ kitabının geçtiği sokaklarda, kitap ve tarih eşliğinde bir geziye çıktık. Roman kahramanlarımız Ülkü, Dudu ve İlmiye’nin ayak izlerinde, Moda-Kadıköy ekseninde kaybolup, kendimizi hikayenin başrolündeki Valprade Apartmanı’nda bulduk.
Duymasını bilenlere...
Tarihten bugüne ayakta kalan, İstanbul’un ilk apartmanlarından ‘Valprade’, kim bilir ne hikayeler fısıldıyor önünden gelip geçenlere, duymasını bilenlere... Kitabı alıp okuyun, okurken hem satır aralarında hem de İstanbul’un aslında tarihi olarak en zengin ve renkli muhitlerinden Kadıköy-Moda sokaklarında kaybolun. Turistik olarak en az keşfedilmiş yerdir Kadıköy, oysa tarihi yarımada gibi zengin, üstelik turistik olmayan bir yaşam sürdüğü için de çok daha zengindir. Çarşısı, antikacı sokakları, sanat galerileri, Bizans’a uzanan mekanları, geleneksel lokantaları, közde kahveleriyle cıvıl cıvıl kafeleri ve tarihi kiliseleriyle, kesinlikle şehrin kültür mozaiği en renkli, vakit geçirmesi en lezzetli bölgesidir.
Keyifli okumalar ve gezmeler
İşte size bir ipucu; romanda Değirmentepe olarak geçen yer, Moda’daki Yeldeğirmeni mahallesi. Biz, tarihle ve İstanbul sokaklarıyla dolu bir gün kattık yaşamımıza... Size de tavsiye eder, keyifli okumalar ve gezmeler dilerim. Çiya’da yemek yemeyi de ihmal etmeyin. Üzerine de Baba Sahne’de bir oyun izleyin. Yağmur bastırınca, Azra’yla kahvenin hatırına eşlik eden sohbetimizden bir yudum sizinle paylaşmak istiyorum şimdi...
- Sevgili Azra, daha önce yazdığın ‘Fi’, ‘Çi’, ‘Pi’ ve ‘Aden’i düşündüğümüzde, bu defa hikayeni bambaşka bir düzlemde anlattığını görüyoruz. 1930’lar Türkiye’sini, Cumhuriyet yıllarını, dip notlarla, kaynakçalar belirterek anlatmak ve tüm bu tarihi çalkantının içinde bir aşk hikayesini yaşatmak... Nereden esinlendin, nasıl geldi bu konu aklına?
Anneannemin öyküsü. Hikayedeki Ülkü karakteri, anneannem... Rodos’tan Bodrum’a geçmek zorunda bırakılan Türkler’den... Osmanlı parçalanırken, İtalyanlar’ın Bodrum’u bombaladığı zamanlarda anneannem elinde tüfek, kendi topraklarını, tarlasını ve zeytinliğini koruyan bir ailenin kızı. Bütün ergenliği elinde tüfek, at üstünde, sınırlarını koruma mücadelesiyle geçmiş. Beni de anneannem yetiştirdi. Bu savaş hikayeleriyle büyümüş bir çocuğum. Pek çok insanın hikayesini karıştırdım romanımda.
- Yaşamadığın bir dönemi anlatmak çok zor olsa gerek. Ne kadar sürdü araştırman?
Dört sene araştırma süresi... Gerçekten çok sıkı bir araştırmacıyım. İstihbarat raporlarının linkini bile koydum kitaba, meraklısı açsın okusun diye. İngilizler’in istihbarat raporlarını okudum. Atatürk ve İngilizlerle ilgili dedikodulardan çıktım yola ve hiç ilgisi olmadığını da kanıtlarda buldum. Atatürk bir fikirdir. Çok önemlidir, kıymetlidir. Araştırmalarımdan sonra, aksini söyleyenlerin tarih içinde vatan haini ve ajan olduğuna karar verdim. Romanıma tüm bu tarihsel bilgileri, kaynaklarıyla yerleştirdim. ‘Gör Beni’ haddinden fazla konuşanlara bir cevaptır aynı zamanda. Tarihin farklı dönemlerinde yaşayan gerçek kişileri, bu hikayede bir araya getirdim. Tarih kitabı değil ama bir bilgi kitabıdır.
- Kendinden bir şeyler var mı?Benim hayatım o kadar renkli değil. Ya zihnin renkli olur ya hayatın. Zengin bir zihin için hayatın dengede olması lazım.
- Kitabı niye okumalıyız?Öz kaynaklarımıza sahip çıkmak için... Bu ülkenin omurgası 1946 yılından beri hedef alınıyor. Birlik olmamız gerektiğini anlamak için, içimize sindirmek için...
- Kısaca konusu?Son Sadrazam’ın oğlu Selim’le Ülkü’nün aşk çarpışması... İki zıttın, karşı karşıya geldiklerinde birbirlerinden öğrendiklerinin hikayesi.
- Türkiye’nin sorunu ne?Biraz adap öğrenmeliyiz. Her yaşanmışlığın kendi içinde haklılık içerdiğini kabul etmeliyiz.
- Türkiye’nin en büyük sorunu ne sence?Anneler. Bireysel bilincin ne kadar önemli olduğunu bilmeyen bir toplumu doğuruyoruz. Kendi değerimizi, erkeklerin gözünden biçmeyi bırakmalıyız. Birbirimize destek olmalıyız.
- Roman çok romantik, peki sen romantik misin?Değilim, romantizme doymuş biriyim. Onu aştım şimdi başka bir eksendeyim. Romantizme açlık çekmek, romantik yapar insanı.
Önce doymak gerek.