Bu hafta Amerika’yı sallayan skandal, dünya gündemini meşgul etti. Yale, Stanford ve Georgetown gibi dünyanın en ünlü kabullerde yapılan sahtekârlık bir yandan, çocuklarını bu okullarına rüşvetle sokabilmek için servet harcayan ünlüler öte yandan... Bizde çok acayip bulunmuyor bu tür yolsuzluklar. Hatta, “Ne var bunda? Adamın parası varmış, çocuğunu faydalandırmış” diye bakanlar, “Benim de imkanım olsa, ben de yapardım” diye içinden geçirip, bunu bir ahlaksızlık olarak görmeyenlerimiz çoktur.
Adım adım...
Stanford ve Yale gibi dünyanın en ünlü üniversitelerine kabullerde yaşanan büyük sahtekârlıkta adım adım;
- Her şey ‘The Key’ isimli danışmanlık şirketiyle başlıyor. Başında da William Rock Singer isimli bir adam var. Hem öğrencilere çift süre verdirip o da yetmeyince, SAT sınav kağıtlarıyla oynayıp puan yükseltiyorlar hem de bazı önemli okulların koçlarıyla iş birliği yapıp, kabul dosyalarına koymak üzere sahte spor sertifikaları düzenliyorlar. Her zaman saçma bulmuş olsam da gerçek şu ki mühendisliğe başvurmuş olsanız da, Amerikan okullarına kabullerde bu gibi spor başarıları çok etkili oluyor. Fotoşopla kürek takımında gösterilip, düzmece hazırlanmış sertifikalar mı ararsınız, her yola başvurulmuş. Organize bir suç şebekesi olarak çalışılmış.
- Zengin ve ünlü 50 aile ki bunun ‘şu an sadece buz dağının görünen yüzü’ olduğu söyleniyor, yüz binlerce dolar harcayıp, bu sahtekârlığa başvurmuş. Günün sonunda FBI’ın takibine yakalanınca, suyun başındaki danışmanlık şirketinin yöneticisi, -bu yolla yedi yılda 25 milyon dolar’dan fazla para toplamış ailelerden- cezası düşürülsün diye FBI’la iş birliği yapmış ve aileler yakalanmış. Şu an hepsiyle ilgili tutuklama kararı var.
- Türkiye’den yurt dışı üniversitelere başvuran birçok zengin ailenin, çocukları için uydurma sertifikalar hatta çizim gerektiren bölümler için başkalarına yaptırılmış portfolyolar hazırlattıklarını yıllardır duyuyorduk. Hatta bu sebeple yurt dışında itibarımız epey düştü ve ülkemizden başvuran öğrenciler artık olası bir sahtekârlığa karşı iki kere inceleniyor. Ama doğrusu SAT puanıyla da oynanabileceği kimsenin aklına gelmezdi sanırım.
Peki ama asıl soru şu, çocuklarına parayla başarı ve prestij satın almaya çalışan bu aileler, evladına ne büyük bir kötülük yaptıklarının farkında mı? Sahtekârlıkla mutluluk satın almaya kalkanlar, çocuklarında ne büyük bir travma yarattıklarını biliyorlar mı? Bir insanın, hak etmediğini kendi içinde bildiği bir başarıyı taşımanın yükü ne kadar ağır, tartıyorlar mı? Peki ya küçük de olsa emeğinle kazanmanın keyfinden bir insanı mahrum bırakmak ne büyük bir ceza, düşünüyorlar mı? İnsan çocuğuna miras olarak sahtekârlık bırakır mı? Sonra, “Her şeyi vardı, neden uyuşturucuya yapıştı?” ve “Neden intihar etti?” diye sorarlar, örnekleri az mı?