Ülkece sıklıkla en karşılaştığımız durum... Sapla samanı karıştırmadığımız olay yok neredeyse! Sanki, yaradılışımız itibarıyla doğrusal düşünme sistemi, zihin çekirdeklerimize hiç yüklenmemiş gibi ya da bir işletim sistemi olarak ‘mantık süzgeci’ veri tabanımızda bulunmuyor gibi... İsterseniz siz adına başka bir şey deyin, ben daha iyisi bulunana kadar ‘akıl tutulması’ diyorum. Belki eğitimle, sanatla hatta televizyon programlarının ayarıyla ama muhakkak siyasilerin diyaloglarının tutarlılığıyla, toplumsal anlaşıyın bir dengeye gelmesi gerek. Nasılını bilmem ama şu kesin ki, zihinsel güncelleme hatta yeni bir sürüm şart oldu memleket zihniyetine...
Neden bahsettiğimi anlatmak için hafta başında karşılaştığımız birkaç akıl tutulmasına örnek size...
- Almanya Tıp Ödülü, Dilek Gürsoy’a... Buraya kadar bir akıl tutulması görünmüyor öyle değil mi! Yapay Kalp Nakli üzerine uzman Gürsoy, daha önce de sayısız ödüller aldı, Angela Merkel kendisine övgüler yağdırdı. Gelin görün ki, insanlık için fevkalade önemli ve umut verici olan bir bilim olayının haberi ülkemizde, ‘Alman Tıp Ödülü Türk Doktorun Oldu’ şeklinde yer buldu. Yetmedi, üzerinde tartışmalar başladı. Efendim, “Aslında hep Türkler Avrupa’da başarılı oluyor ama ah işte elimizden kaçırıyoruz, ekmeği yabancılar yiyor” diye düşünenler, “Ne varsa Türkler’de var!” diye böbürlenerek hamaset ortamını gaza getirenler, “Aslında bütün kadınlar yapar da işte imkan meselesi” diye söylenenler, eğitim ve bilimdeki eksikliğimize vurup, beyin göçünü engellemenin yollarını önerenler ve hatta örnek olarak ülkemizde yetişip, Amerika’ya göç eden Nobel Ödüllü Aziz Sancar’a benzetenler! Hepsinin tek tek kendi içinde haklılığı olabilir bu cümlelerin ama ne Türklüğü övmenin ne de bilimdeki eksikliğimizi yermenin Dilek Gürsoy ile ilgisi var.
Öncelikle büyük bir alkışı hak eden bu bilim insanını kutlamakla başlayalım. Ne cinsiyetiyle, ne milliyetiyle ilgilenelim; insan sağlığına yaptığı muhteşem katkıdan söz edelim. Sonra yavaşça çözelim aklımızın bağlarını ve şu her başarıda milliyetçi pay çıkarma ezikliğinden bir kurtaralım zihnimizi. Sayın Dilek Gürsoy, Almanya’da doğmuş ve büyümüş, tüm eğitimini ve gelişimini orada sürdürmüş bir bilim insanı. Önce bir sakin olalım ve şu konuda anlaşalım, konunun Türkiye’yle uzaktan yakından ilgisi yok. Tohumu Türkiye’den gitmiş, Almanya’nın ekip, biçip, yeşerttiği bir ulu ağaç Gürsoy. Ha ille de pay çıkarmak isteyenler, ortak genetik kodlarla filan avunabilirler. Ama bu bilim insanının ne başarısında payımız var, ne de Türkiye’nin hatalarıyla elimizden kaçırmışlığımız var. Övünmek de, yermek de sadece akıl tutulması!
Espri ders kitaplarına girerse!
- Günay Yayınları’nın öğrencilere yardımcı kaynak kitabında, sıkça yaşanan akıl tutulmamıza gerekçe olabilecek en güzel örnek, eğitim sayfalarında bulundu bu hafta. Her şerde bir hayır vardır mı demeli bilemedim ama mantıksızlığın dik âlâsı, üstelik mantık dersi kapsamında ele alınınca, ‘akıl tutulması’ da bir nevi ders niyetine okutulmuş oldu ülkemizde... Artık ders kitapları, ‘neyi yapmamalısınız’ şeklinde farklı bir öğrenme biçimi geliştirmeye başladı galiba. Yardımcı kaynak kitapta bir tam sayfa Mahmut Tuncer’in fotoğrafı ve altında mantık alanında bir ‘Türk düşünürü’ edasıyla alıntılanan ünlü sözü, “Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür. Halay ise her yere” yazılı. Yanlış anlaşılmasın, burada sözüm Tuncer’e değil. Bir televizyon şovu için çok da zeki ve eğlenceli bir espri bu. Ama tutulmuş akılların elinde ders kitabına girince, bir anda amacını aşar hale getiriliyor kuşkusuz. Artık öğrenmenin iyisi kötüsü olmaz diye bakıp, ‘mantıksızlık nedir’ en azından onu öğretmişler diye düşünerek, içimizi ferahlatmaya çalışmaktan başka çare kalmadı bize.
Yayınevi, bunun öğrencilere espri olsun diye konulduğu yönünde bir açıklama yaptı. Espri yapmayı işin erbabı öğrencilere bırakıp, eğitimle ilgilenmelerini istesek, çok mu şey istemiş oluruz acaba? Ya da kendilerine yeni basımlar için başka ‘ünlü Türk düşünürlerinden’ örneklemelerle katkı sağlayalım bari: “Urfa’da Oxford vardı da, biz mi gitmedik?” diyen bir İbrahim Tatlıses mesela... Rahmetli eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in özlü sözleri ise mantık dersi için bir hazine: “Elini sıkmayaydım da, ya neresini sıkaydım?” ya da daha felsefi bir yaklaşım olan “Ege bir Yunan Gölü değildir. Ege bir Türk Gölü de değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl değildir” önermeleri, yeni nesillerin komple akıl tutulmasına maruz kalacakları örneklerden birkaçı. Ha gayret, elimizde son birkaç nesil kaldı, onların da aklını tuttuk mu sen sağ ben selamet!