Sanat kariyerinin başında olan bağımsız yeteneklerin çalışmalarını destekleyen, bu yeteneklerin koleksiyoner, küratör, galeri, kültür-sanat kurumları ve sanatseverlerle buluşmasını sağlayan Mamut Art Project, yedinci sergisini Küçük Çiftlik Park’ta açtı. 50 sanatçının 600’den fazla eserinin sergilendiği projede, öne çıkanlar şunlar:
Dilek Yaman: ‘Family’ isimli fotoğraf serisiyle gözüme çarpan Dilek Yaman; aile olmanın alternatif tanımları üzerine yoğunlaşıyor. Biyolojik aile üyelerimiz dışında arkadaşlarımız, evcil hayvanlarımız ve hatta nesnelerle bile birlik ile aidiyet duygusu geliştirebildiğimiz fikrinden yola çıkan sanatçının nostaljik aile fotoğrafları niteliğinde kurguladığı kompozisyonları çok beğendim.
Yağız Gülseven: Fuarın yerleştirme bakımından görkemli örnekleri arasında Yağız Gülseven imzalı ‘Bebeklerin Bebeklerinin Bebekleri’ işini sayabilirim. Yalnızca karakalem desenlerden oluşan farklı boyutlardaki işler; naif ve sürreal imgelerin ardında gizlenen beden, kimlik, cinsiyet ile bilinçaltı gibi temalara dokunuyor. Gerek görsel düzenlemesi gerek teknik yetkinliğiyle başarılı bir çalışma.
Börte İpek: Ekspresif bir üslupla ele alınmış olan ‘Unutulan Yüzler’ serisi, bireyselden kolektife uzanan göndermesiyle dikkatimi çekti. Sanatçının; bakış açımızı, algımızı ve insan ilişkilerimizi şekillendiren kişisel deneyimlerin zihnimizde bıraktığı izlere odaklandığı portre çalışmaları, fuarın öne çıkanlarından diyebilirim.
Tansu Köse: Sanatçının; bir kibrit kutusundan bile küçük boyutlu kâğıtlarda yağlıboyanın gücünün gösterdiği resimleri, fuarın iddialı işlerinden. Tamamen doğal bir içgüdüyle fırçasından taşanları gösterişten uzak bir zemine yansıtan sanatçı, hepimize ufacık pencereler açıyor.
Canan Çakar: İllüstrasyona yakın biçimsel üslubu ve gerçeküstü; hatta masalsı atmosferiyle ilgi çekici tuvallere imza atan Çakar’ın ‘Çözümlemeler’ başlıklı resimleri, tıpkı ismi gibi anlaşılmayı bekleyen ipuçlarıyla dolu bulmacaları andırıyor.
Bora Aşık: Fuarda sıkça karşımıza çıkan küçük boyutlu desen serilerinden bir diğeri Bora Aşık imzası taşıyor. Kartpostal ebatındaki karakalem işlerinde, tanıdık imgelerle gerçeküstü figürleri bir araya getiren ‘yanlış inşa edilmiş toplum düzenleri’; yozlaşmanın ete kemiğe bürünmüş hallerine işaret ediyor.
Dilek Yücel: Manzara temasını oldukça mütevazı boyutlardaki yağlıboya tuvallerde çalışan sanatçı; çevremizdeki algılama sürecimizin hızına ve yüzeyselliğine eleştirel bir göndermede bulunuyor. Doğanın tevazusunu yansıtan bu resimleri, gözümüzden kaçmış bir fotoğraf albümüne bakar gibi keyifle seyretmek mümkün.
Gabriel Vorbon: ‘Objects for the body’ isimli performatif fotoğraf serisinde sanatçı; obje ve beden arasında sembolik bir diyalog kuruyor. Toplumsal yapı içerisinde özgün kimlikleriyle var olmaya çalışan bireylerin görünmezliğine ve silikleşmesine dair metaforik bir eleştiride bulunan sanatçının; dansçılarla gerçekleştirdiği projesi oldukça ilgi çekici.
Özgür Can Taşçı: İddialı üslubuyla öne çıkan Özgür Can Taşçı’nın primitif ve minyatürvari eğilimler taşıyan çalışmaları beğenimi kazandı. İlhamını, sanatçının zihnindeki gündelik imgelerden ve hayatının iz bırakan detaylarından alan işler; teknik yeterliliğiyle dikkat çekiyor.
Melike Koçak: Yalın ve iddiasız kompozisyonlarıyla fotoğrafın farklı bir yönüne odaklanan Koçak; ‘Esen Ürperten’ serisiyle bir yandan karanlık ancak keşfedilmeyi bekleyen tekil dünyalar sunuyor. Kurgu ve bakış açısı yönünden başarılı bulduğum işlerden.
Seda Gecü: Minimal çizgisiyle farklı bir sunum yaratan Seda Gecü; kendi deyimiyle oyun ve ironi üzerine kurulu yeni bir kitlesel bağ kurguluyor. Figürlerin karikatürize edilmiş formlarını birey-kolektivite ekseninde yorumlayan sanatçının yaklaşımını beğendim.
Yavuz Uzun: Siyah-beyaz hakimiyetindeki desen serisiyle fuarın teknik açıdan öne çıkan sanatçılarından biri de Yavuz Uzun’du, bana göre. ‘Bir Tür Öngörü’ başlıklı işlerindeki grotesk atmosfer, sanatçının dışavurumcu eğilimine ışık tutuyor.