Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İşte bizim samimiyetimiz bu kadar. Kadına şiddete son verme sözlerimiz, bol keseden dağıttığımız umutlarımız, vaatlerimiz... Hepsi 15 yaşındaki bir kız çocuğunun ‘rızası’na kadar. Rıza... Çok seviyor mahkemelerimiz bu sözcüğü. Tecavüzcüleri aklamaktaki bir numaralı dayanakları; ‘mağdurenin rızası’.
İlk değil bu, hatırlarsınız. 2002 yılında 24 kişinin tecavüzüne uğrayan N. Ç.’nin 10 yıl süren davasında da görmüştük aynı utanç verici sözcüğü. Şimdi Bingöl’de sekiz uzman çavuşun cinsel istismarına uğrayan 15 yaşındaki kız çocuğunun davasından da aynı karar çıktı. Dün Milliyet’te Burcu Karakaş’ın haberindeki ifadeler, bu ülkede, bu kafalarla neden hiçbir şeyin değişemeyeceğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Ortada 15 yaşında bir çocuk ve sekiz tane koca adam var; mahkeme diyor ki, “Mağdurenin anlatımları ve genel hayat tecrübesi birlikte ele alındığında sanıklar M. T., S. K., H. Y. ve M. K.’nın mağdureyle rızayla ilişkiye girdikleri sabit görülmüştür.”
Bu yaştaki çocuğa ‘hayat tecrübesi’ biçen, ‘başına gelecekleri öngörebilecek durumda’ olduğuna karar veren, tecavüzcüleri ‘iyi hal’le aklamaya çalışan bir erkekler güruhu.

Utanç verici yaş hesabı
Başarılı da oluyorlar, nitekim. “Mağdurenin soyut beyanlarından başka delil yoktur” diyorlar, zaten ‘rızası’ vardır, ‘hayat tecrübesi’ desen gani... Yani karşımızda 15’inde ‘feleğin çemberinden geçmiş’ bir ‘kadın’ var. O kim bilir ne saf sekiz adamı ‘suya götürüp susuz getirecek’ durumda. ‘Kuyruk salladı’, zavallıları ‘ayarttı’ belli ki.
Mahkemenin bir yaş hesabı var ki, insan utançtan yerin dibine giriyor. Yasalarımız 15 yaşından küçük çocuğa tecavüz halinde ‘rıza’ özrünü kabul etmiyor. Tabii bunu da gayet güzel çiğniyoruz, N. Ç. olayında görüldüğü gibi, ama bu kez Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi’nin olayı kitabına uydurası gelmiş; uzun uzun anlatıyor:
“Sanıklar Y. A. ve İ. Y.’ye isnat edilen eylemler tarihinde mağdur 15 yaşını doldurmamıştır. Sanıklar H. Y., S. K. ve M. K.’ya isnat edilen eylemler tarihinde mağdur 15 yaşından büyüktür. Sanık M. T.’ye isnat edilen eylemin Kasım 2012’de geçtiği ancak kasımın kaçında eylemin gerçekleştiği konusunda kesin bir belirleme yapılamadığı, mağdurun doğum tarihi de dikkate alınarak ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi gereği sanık M. T.’nin ilk eylemi sırasında mağdurun 15 yaşını tamamladığı mahkememizce kabul edilmiştir.”

İlle ölmesi mi gerekiyor?
Ayıptır, ayıp. Bu yaptığınız ‘Kasımın üçü mü beşi mi’ hesapları kendi vicdanınızı rahatlatıyor mu bilmiyorum ama tecavüz tecavüzdür. Rızası, gerekçesi, hafifletici sebebi olmaz.
Daha şurada birkaç ay önce kendimizi parçalayıp gördüğümüz tacizleri anlatıyorduk, Özgecan için sözler veriyorduk. Kadına şiddete dur diyecektik hani, en ağır şekilde cezalandırılacaktı tecavüzcüler, katiller. Yargı sistemi bu şekilde işlerken, hakimler tecavüzcüleri pamuklara sarıp sarmalar, sesini çıkartan, şikayetçi olan kadının sözlerine ‘soyut beyan’ muamelesi yaparken hangi ağır cezadan söz ediyorsunuz?
İlle ölmesi mi gerekiyor bir çocuğun, bir genç kızın, bir kadının tecavüze ‘rıza’ göstermediğine ikna olmanız için?