Çocukluğumda döndüre döndüre dinlediğim bir kaset vardı evde. Ablama ait.. Kapağı var mıydı hatırlamıyorum, çünkü benim için o, çok tatlı bir genç kız sesiydi, yüzü yoktu. Çocuk olduğum için tabii, özellikle iki şarkısına bayılıyordum: ‘Masal’ ve ‘Ninni’. ‘Masal’da önce anne eşek ve inek yavrularını toplayıp öğüt veriyordu, “Bizleri örnek alın, ineklikten / eşeklikten şaşmayın” diye ve sonuçtan memnun, yavrularından razı göçüp gidiyordu. Aynı yolu izleyen insan ise hiç memnun kalmıyordu sonuçtan, haram ediyordu hakkını.
‘Ninni’ desen, ‘Uyu yavrum ninni’ diyerekten davul dümbelek eşliğinde ‘aranjmanla maranjmanla / kuponlarla muponlarla / renkli menkli sinemaskop’ avutulanlara seslenen ‘uyku kaçırıcı’ bir şeydi.
Bildiğim masallara ve ninnilere benzemiyordu, bu yüzden de çok merak uyandırıcıydı. Bir kere bu ‘abla’ niye hiç radyoya, televizyona çıkmıyordu? Gazetelerde resmi niye yoktu?
Adının Melike Demirağ, kendisinin yasaklı olduğunu, bu şarkıları yazan kocası Şanar Yurdatapan’la birlikte Almanya’da yaşadığını sonra öğrendim.
Ve kasetteki diğer şarkıların peşine takıldım... ‘Ağlamak ayıp değil’ diyordu, ‘Saklama göz yaşını / Yeter ki ağlarken de eğme bir an başını.’ Tüm pervaneler aydınlığa kavuşsun diye güneşe uçan gözü kara pervanenin öyküsünü anlatıyordu sonra. Aklım biraz ermeye başladığından bu kez en çok o şarkıyı seviyordum. Bir de her şeyi çok bilen büyüklerin ‘boğan nasihatlerine’ karşı ‘daha mutlu bir dünyayı kuracak olan’ gençlerin sesi ‘Derler ki’yi...
Yıllar geçti, Melike Demirağ yurda döndü, o çok tehlikeli ‘Arkadaş’ şarkısını söylemeyen kalmadı, bu albüm hâlâ yoktu ortalıkta.
Nihayet geçen hafta baktım, Hakan Eren Ossi Müzik’ten çıkartmış CD’sini. ‘Merhaba Arkadaş!’, adı. Düzenlemelerde Attila Özdemiroğlu imzası. Bence hâlâ çok genç, çok umutlu, hiç de eskimemiş şarkılar. Ve bizim hâlâ ihtiyacımız var, insanın içindeki gücü hatırlatan bu şarkılara.
ÖZGÜRLÜKTEN ANLADIĞIMIZ...
Cumartesi günü Boğaziçi Üniversitesi’nde Boston Gay Men’s Chorus konseri yapıldı. Kıyamet kopmadı. Müthiş duygulu, eğlenceli, coşkulu bir 1.5 saat geçirdik beraber. Sonunda ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Charles F. Hunter da sahneye çıkıp koroyla şarkı söyledi, dans etti.
Çok renkli bir repertuvarı var koronun. Ama bir şarkıları var özellikle, korodaki herkesin bir cümle eklemesiyle yazılmış. Adı ‘Peace’ (Huzur). Ve hepsi kendilerini huzurlu hissettikleri anları söylemişler. “Oğlumun gözlerinden kendimi gördüğümde”, “Aynaya bakıp gördüğüm kişiyi nihayet sevdiğimde”, “Hayatıma sahip çıktığımda”... “Huzur bulmuştum” gibi... Ve “Tevrat’ı okuduğumda / Kuran’ı okuduğumda / İsa’ya dua ettiğimde huzur bulmuştum.”
Hani bu koro bizi dinden imandan çıkartmak üzere gelmişti ya, böyle de bir şarkı yazmışlar, bilelim istedim.
Konser neşeyle dağılırken üniversitenin bahçesinde tek başına bizi protesto eden bir genç var. “İşte sizin özgürlükten anladığınız bu!” diye haykırıyor. Evet, tam da bu, sahiden. İnsanların dilediğince şarkı söyleyebilmesi...