Deniz Türkali’nin kitabını kapatıp kenara koydum ve düşündüm: Neydi ‘Hayatımın Yemekleri’ni böyle bir solukta okutan ve hayatımın kitaplarının arasına katan? Çünkü biliyorum ki işimiz bitmedi, daha çok görüşeceğiz kendisiyle...
Ben yemek pişirmeyi de yemek kitabı okumayı da severim, evet. Kitapta Türkali’nin dediği gibi “Yemek yemeyi sevmeyen insanları da hayatıma katarken iki kere düşünürüm, çünkü bu onlara dair pek çok ipucu verir.” Ama bu eseri lezzetli kılan bu da değil. Burada başka bir muhabbet var.
Kitabın arka kapağında Serra Yılmaz’ın yazdıklarını okudum sonra. Hah, tam da bu! “Hani sanki yan komşunuz ‘Gel komşu, kahve yaptım’ dedi ve kahvenizi yudumlayıp tatlı tatlı sohbet ederken arada bir, iki anı ve yemek tarifi alıyorsunuz.”
Ne ölçüler ölçü, ne tarifler tam tarif. Hani vardır ya, ‘aldığı kadar un’ tam o hesap. Tabii ki okuyarak ve onun çok güvendiği hayal gücünüzü yanına katarak Deniz Türkali’nin bir iştah tarif ettiği makarnaları, zeytinyağlıları, ahtapotlu pilavları, pırasa köftelerini siz de yapabilirsiniz. Ama asıl güzel olan, size mutfağa girme ve sevdiğiniz insanlara yemek pişirme isteği verecek olması. Aslında uzun lafın kısası, vadettiği komşu sohbetiyle içinizi ısıtıp, yaşama sevinci verecek olması. Hani, yemek bahane diyelim ama çok da hafife almayalım. Kuvvetli bir bahane!
Anılarımız damakta
Bir kere, artık aramızda olmayanları anmak için bundan iyi yol olamaz bence. Çünkü damak çok kuvvetli bir ajanda. Anında bir dolu anıyı sürüklüyor peşinde. O yüzden eminim Deniz Türkali’nin anneannesi, annesi, teyzesi ve ilk kayınvalidesi Nonna Cesira bu kitaptaki tarifleriye yaşayacaklar.
Cem Mansur’dan torunu Ceren’e lezzet meraklısı pek çok dostu da tarifleriyle sofralarımızı şenlendirecekler. Mesela hem sahnede hem mutfakta mahir bir şef olan Cem Mansur’un soğuk semizotu çorbası, belli ki bu yaz bizim evden eksik olmayacak. Ceren’in avokadolu humusu da. Tabii ki hikayeleriyle birlikte.
Anlamışsınızdır, sadece bir yemek kitabı değil, ‘Hayatımın Yemekleri’, araya neşesiyle, hüznüyle; aslında ne mutlu ki daha çok neşesiyle, bir hayat sıkışmış durumda. Çünkü kabul etmek lazım, yemek yemenin de, yapmanın da, hakkında konuşmanın da ‘mutlulukla bir ilgisi’ var. O yemeklerin, o insanların hikayeleri, Türkali’de bıraktıkları izler, hep yaşıyor o satırların arasında. Hatta bir gelin kaynana çekişmesi, kaynana İtalyan da olsa ve aradan 40 yıl geçmişse bile nasıl hâlâ capcanlı durur, onu da görüyorsunuz olanca matraklığıyla. Çok eğlenceli...
Doğan Kitap’tan çıkan ‘Hayatımın Yemekleri’ 110 sayfa. Arada Deniz Türkali’nin insanın içini açan gülümsemesiyle yemek yapan fotoğrafları var. Bana sorarsanız bir o kadar sayfa daha okunurdu. Komşu sohbeti özlediğimiz bir şey çünkü.