Hemen yan kapınızda kıyametler kopar, siz televizyonun sesini açarsınız. Adam karısını dövüyordur, duyarsınız, kılınız kıpırdamaz. Sokakta adamın birinin bir kadını kolundan tutup sürüklediğini görürsünüz, kocasıdır diye düşünür başınızı çevirirsiniz. “Aile işine karışılmaz” çünkü...
Aile böyle lanetli bir hapishanedir aynı zamanda, içeride olana müdahale edilmez. “Sen kimsin?” derler, “İşine bak sen”. Orada kadının gördüğü zulmün senin işin olmadığı konusunda sessiz bir anlaşma vardır. Herkes kendi işine baksın, herkes kendi hesabına eziyet çeksin, düzen böyledir.
Ama işte bazen birileri ‘üzerine vazife olmadığı söylenen’ işlere burunlarını sokarlar ve bu hayat kurtarır. Dün sosyal medyada içimizi ısıtan bir video izledik. Aslında sevimli bir görüntü değildi, olay İstanbul Tuzla’da geçiyordu; gene bir erkek, öfkeli bir koca, karısını zorla arabaya sokmaya, kucağından çocuğunu almaya çalışıyor, kadın çığlıklar atıyordu.
Zabıtanın işi değil...
Birden ortaya bir kadın çıktı, cengaver gibi araya girip adamla mücadele etmeye başladı. Sonradan öğreniyoruz ki, adı Haspiye Günaçlı ve çığlıkları duyunca kadının yanına gidip “Senin için ne yapabilirim?” diye sormuş. “Çocuğumu benden almaya çalışıyor, eve girmek istemiyorum, buradan gitmek istiyorum” deyince de canını dişine takıp adama meydan okumuş. Üstelik o sırada aracın içinde olan biteni izlemekte olan zabıta, “Biz polis değiliz, karışamayız” derken. Aile işi, malum. Zabıta göçmen çocuk döver, simitçi tartaklar. Kocasından şiddet gören kadını kurtarmak görev tanımında yok.
Bu arada kocada kapı gibi bir argüman var: “Ben kocasıyım, sen kimsin?” diye soruyor kadına. Bir de “Rahatsız bu kadın” diye haykırıyor. Keşke herkes ‘rahatsız’ olsa da karılarına şiddet uygulayan kocalar bu kadar ‘rahat’ olamasalar.
Bütün bu itiş kakışın iç ısıtan bölümü Haspiye Günaçlı’nın cevabıyla geliyor: “Kız kardeşiyim” diyor, “Ben bu kadının kız kardeşiyim”.
Bu kadar basit aslında. Madem aile işine ‘dışarıdan’ karışılmıyor, kadınlara düşen birbirlerine kız kardeş olmak. Kafalarını kuma gömüp, görmezden gelecekleri anda o tartaklanan kadının kız kardeşleri olduğunu düşünmek. Zabıtanın işi değilse de kadınların işi, birbirlerinin elinden tutmak.
Bir de işin kara mizah yanı var; Haspiye Günaçlı’nın kendi arabasına alarak kurtardığı kadın teşekkür ederken, “Erkek gibi kadınsın” demiş. Bu bir iltifatmış gibi. Kendisine şiddet uygulayan erkek değilmiş ya da etraftaki sivil ve de üniformalı erkeklerden bir hayır gelmiş gibi. Biz yine artık hepimizin ‘kız kardeşi’ olan Haspiye’nin cevabına bakalım: “Kadınlar güçlüdür, sen de güçlüsün”.