Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Handan’ın canı sıkılıyor. Ölesiye... Hani vardır ya “Nesi eksik canım, rahat batıyor” denen hayatlar, onlardan onunki de. İyi kazanan makul bir koca, Bağdat Caddesi’nde güzel bir ev, proje olarak tasarlamaya çalıştığı bir kız çocuğu var.

Çalışması, para kazanması gerekmiyor, aklına eseni kocasının ek kartıyla düşünmeden satın alabiliyor, ondan evde yemek yapmasını bile bekleyen yok, daha ne? Uçsuz bucaksız bir boş zaman. Bir de onunla ne yapacağını buldu mu, tamam.

Kafe mi açsa acaba? Neden olmasın? İşletmecilikten anlar mı? Denemedi, bilmiyoruz. Ama, “Yapan nasıl yapıyor?”

Haberin Devamı

Ya da tamam, kitap yazabilir. Anlatacak hikayesi var mı? Var kafasında bir şeyler. Daha önce iki cümleyi alt alta yazdı mı? Hatta hiçbir kitabı okuyup bitirdi mi? Yoo. Ama olur canım, “Yapan nasıl yapıyor?”

Bir dakika, en iyisi ikisini birleştirip bir
kitap - kafe açmak aslında! İnsanlar hem kahve içer, hem okur. Hem İstanbul’da hiç yok böyle bir şey. “Yapan nasıl yapıyor?”

Tanıdık yüzler

İlk filmi ‘Çoğunluk’la üst - orta sınıfı paralayan Seren Yüce, bir kez daha aynı sulara çevirmiş kamerasını. Bugün gösterime giren ikinci filmi ‘Rüzgarda Salınan Nilüfer’in kahramanı, Handan. Milliyet Sanat dergisi için Nil Kural’a konuşan Yüce, “Bu sınıfı anlatmamdaki birinci neden, tanıdığım, kendimi de zaman zaman içinde gördüğüm bir dünyayı daha rahat anlatabilmem” diye söylüyordu ‘üst sınıf tasviri’nde ısrarlı olmasının nedenini; “İkincisi de çok normalleşmiş bir şeyleri su yüzüne çıkarmak ve detaylarını görebilmek gibi bir derdim var.”

Bunu da öyle iyi beceriyor ki, yukarıda özetlediğim haliyle kimsenin üzerine alınmak istemeyeceği bir karakter olan Handan, son derece tanıdık bir kadına dönüşüyor. Kocası Korhan’la dışarıdan bakılınca gayet mutlu bir hayatları var, içerideyse dondurucu bir soğukluğun ve yapaylığın hüküm sürdüğü, ikiyüzlü bir ilişki. Sırf alçak sesle, “Attım
a...na koduğumun şöbiyetini” diye homurdanırken yüzüne karşı, “Attım tatlım, kaymağı sararmıştı” dediği müthiş sahne bile yeterli durumu özetlemeye...

Haberin Devamı

Aleyna diye bir kızları var, 10 yaşında diyet yapan, sürekli mızıldanarak konuşan, yeteneksiz olduğu halde piyano çalmasında ısrar edilen ve belli ki Handan’ınkine benzer bir hayata hazırlanan mıymıntı bir çocuk. Hepberaber mutsuzlar ve sıkılıyorlar. Muhtaç oldukları yaşam enerjisiniyse yazar - reklamcı çift Şermin ile Aykut’ta arıyorlar.

Şanslı bir film

Songül Öden o kadar sahici bir Handan, Tolga Tekin olanca kaypaklığıyla öyle müthiş bir Korhan, Tülay Günal o en basit cümleyi bile kainatın sırrını verir gibi söyleyen Şermin’de nasıl başarılı, Eraslan Sağlam karısının ağzından çıkan her söze cevher muamelesi yapan silik koca Aykut’un hakkını o derece veriyor ki, ‘Rüzgarda Salınan Nilüfer’ oyunculuklardan yana da son derece şanslı bir filme dönüşüyor. Hatta Aleyna’yı oynayan Duru Lal Pakel gördüğüm en iyi çocuk oyunculardan biri.

Bu bir Hollywood filmi olsa, Handan Şermin’e özenerek heves ettiği kitabı yazar, çok da başarılı olur, yaşadığı cehennemden çıkıp yüreğinin götürdüğü yere doğru kanat açardı. Ama Seren Yüce çok gerçekçi ve acımasız bir yazar - yönetmen olarak ona 3 bin 600 TL’yi bastırıp aldığı mac’iyle Bağdat Caddesi’nin en görünür kafesinde oturup “Ilık rüzgarda salınan nilüferden aldığı balı Diyarbakır ya da Siirt, yok yok Van bozkırlarına taşıyan bal arısı”na dair zırvalayacağı, selfie çekip Instagram’da paylaşacağı, sıkıldığı belgeseller izleyip zorla caz dinleyeceği, sonra da kocasına, “En son biz ne zaman gülmüştük?” diye soracağı bir hayatta debelenme fırsatı sunuyor. Tıpkı gerçek hayattaki Handan’lar gibi...