Önceki hafta Çaykur’un Yeşilçamlı reklamıyla ilgili bir yazı yazmıştım. Hani Hulusi Kentmen’den Sadri Alışık’a, Kemal Sunal’dan Ayşecik’e bütün sevdiklerimizin çay içen sahnelerini buluşturan reklam... Hep beraber bayılmıştık reklama da Arzu Film’in Twitter hesabından duyurulduğu gibi bir telif ihmali mi vardı ortada? “Son yıllarda yapılan en büyük hata en büyük mağduriyeti oluşturuyor ne yazık ki. Bedelini hukuk belirleyecek” yazılmıştı hesaptan. Ömürlerini Yeşilçam setlerinde geçirmiş emektar isimler, haberleri bile olmadan buluşmuştu reklamda demek ki.
Ertesi gün beni reklamın yaratıcısı, Dijital Sanatlar’ın kurucusu Mustafa Uslu aradı. Ve reklamın nasıl uzun ve zorlu bir hazırlık sürecinin sonunda ortaya çıktığını, ne kadar dikkatli ve özenli davrandıklarını anlattı. Kullandıkları filmlerin tamamının hakları Horizon ve Fanatik Film’e aitti, toplam beş bin 248 filmi izleyip çay sahnelerini ayırmış, reklamı dört ay ellerinde tutup hukukçulardan, telif hakkı profesörlerinden görüş almışlardı. Ve en nihayetinde bütün bu filmleri yayma ve kopyalama hakkı Horizon Film’de olduğuna göre, ortada bir sorun olmadığına karar verilmişti. Hukuken her şey doğru yapılmıştı yani.
Ne için imzasını atmış?
Ardından Horizon Film’in sahibi Nejdet Arkın’la konuştuk, bu babadan kalma ve de evladiyelik meseleyi. O daha yapımcı gözünden konuşup “Zamanında oyuncu anlaşmasını yapmış, ona göre parasını almış, haklarını devretmiş” diyordu. Yapımcı ise risk alıyor, yeri geliyor batıyordu, sadece oyunculara mı film çekilseydi?
Herkesin kendi açısından baktığında haklı olabileceği bir konu. Ama ortada hâlâ kabul etmekte zorlandığım bir şey var: Bir oyuncu zamanında bir filmde oynamış ve evet, parasını alıp imzasını atmış. Neyi kabul etmiş? Filminin sinemalarda gösterilmesini. 40 yıl boyunca binlerce kez televizyonda döndürülmesi, video kasetlere, CD’lere, DVD’lere basılması, yapımcı filmden defalarca para kazanırken kendisinin bir kuruş almaması var mı hesapta? Hayır.
Sunal ailesinin savaşı
Nitekim Kemal Sunal’ın ailesinin Gülşah Film’e açtığı telif davası aynı iddia üzerine kuruluydu. ‘Oyuncunun sadece filmlerdeki oyunculuk ve sinema gösterimleri için ücret aldığı, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre televizyon yayın haklarının ancak sanatçının veya ailesinin imzasıyla devredilebileceği, böyle bir sözleşme olmadığı’ söylenerek kazanılmıştı.
Burada bir de ürün tanıtımı söz konusu. Sen bir filmde oynamışsın, yıllar sonra bir bakıyorsun çay reklamı yapmaktasın. Bu çay değil hiç onaylamadığın başka bir ürün de olabilir üstelik, başkalarının insafına kalmış. İnsanın yüzünün nerede nasıl kullanılacağı üzerinde bu derece hak sahibi olmadığı bir sistemi savunmak mümkün değil bence. Hukuken ortada bir sorun olmasa bile...