Başlayacağı haberiyle başlaması arasında aylar geçen ‘Yıldızlar Şahidim’ dizisinin ekrana gelmesiyle bitişi dört haftaya sığdı. Dördüncü bölümde final yapıyorlar.
Türkiye’nin amansız televizyon sektörü için bile korkunç bir hız. Hikayenin başlamasına, kimin kim olduğunun anlaşılmasına bile fırsat tanınmadı. Bakıyorum ilk bölümden beri izleyen insanların tek derdi vardı, final de o yüzden tepkiyle karşılandı: Canan Ergüder ile Mesut Akusta gibi iki değerli oyuncu böyle bir çırpıda ‘harcanır’ mıydı? İzleyen onlar için izliyordu diziyi.
Acaba bu vesileyle şunu bir oturup düşünmek çok mu imkansız? Belki ekranlar gençlik dizilerine doymuştur? Belki 18-25 yaş grubu güzel insan hikayeleri döne döne anlatılacak kadar ilginç gelmiyordur izleyiciye? Hatta insanlar sırf genç ve güzel oldukları için iyi oyuncu olmuyorlardır ve seyirci bunu görüyordur?
Hani diyeceğim o ki, yapımcılar halk bunu istiyor zannederek ekranları üniversite kampüsüne çeviriyor, yanlarında da bir doz iyi oyuncu ekliyorlar ya, korkarım yetmiyor. Onun yerine Canan Ergüder ile Mesut Akusta’nın üzerine bir yetişkin hikayesi kurabilirdiniz belki. Aynı şey; gençlerinin arasındaki ilişkiler son derece ilginç, genç oyuncular da gayet başarılı olmasına rağmen ‘Bodrum Masalı’ için de geçerliydi başta. İnsanlar Timuçin Esen ile Şevval Sam’ı izlemek için; Faryalı ile Yıldız’ın o demlenmiş aşkını, Murat Aygen’in gel-gitlerini çok iyi bir şekilde yansıttığı Evren’in kendiyle savaşını görmek için bekliyordu. Sonunda hikayede gerçek bir denge kuruldu. Şimdi Nejat İşler’in de kadroya katılmasıyla yıldızlar karması tamamlandı.
Bu oyuncular ‘olgunluk çağı’ dediğimiz, en parlak dönemlerinde. Seyirci özellikle onların peşinde. 40’ına gelen oyuncuları esas kızla oğlanın anne-babası yapıp güzel bir ‘yan hikaye’ye hapsederek doğru yaptığınızdan emin misiniz?
SANATTAN KDV KALKSIN DERKEN...
Twitter’da bu hafta tam bizlik bir tartışma baş gösterdi. Konu son derece önemli; insanlar sinema, tiyatro biletinde, CD’de, kitapta KDV indirimine gidilmesini talep ediyor. “Beyaz eşya kadar hayati, temel ihtiyaçlar bunlar” diyerek.
Yerden göğe haklılar, biz daha ziyade “Bir tiyatro bileti nasıl 50 TL olur?” diye sorup o oyunu yapan insanların ne yiyip içtiğiyle, kiralarını nasıl ödediğiyle ilgilenmeme taraftarıyız. ‘Oyuncular, yönetmenler başka işlerden para kazansın, onu tiyatroya yatırsın, bana da ucuz bilet satsın’ çok mantıklı geliyor. Ya da film mi çekecek, kitap mı yazacak, ‘Bana ne ben mi istedim yapmasını, ben cebimden çıkan paraya bakarım. Fazla gelirse ki, geliyor, korsan ne güne duruyor?’
Ortada böyle önemli bir konu ve çözüm önerisi var, tartışmanınsa tabii ki bununla alakası yok. Efendim Cem Yılmaz’ın abisi; yazar Can Yılmaz “Kitap, dergi, sinema, tiyatro, konser vb. sanatsal faaliyetlerde KDV’nin kaldırılmasını talep ediyorum. İnsana beyaz eşya kadar gerekli…” diye tweet atmış, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner de bunu kopyalayıp paylaşmış.
Ne güzel, desteklemiş, ne var bunda? Hayır, neden RT’lememiş de kopyalayıp yapıştırmış, kendi fikri gibi göstermiş? Kıyametler kopuyor, sanırsınız Can Yücel dizesini aldı, “Ben yazdım” diye ortaya çıktı. Özür diledi, gene bitmedi konu.
Önüne gelen parmak sallıyor. Bakmıyor da karşısındaki kim, Türkiye’nin en önemli sanat kurumlarından birinin başındaki adı sanı belli insan, herhalde bundan bir fayda umuyor olamaz kendisine? Sahiden etkilenmemek elde değil, hırsızlık karşısında ne kadar hassas bir milletiz...